Özgür Çelik ve 25 şüphelinin yargılandığı davanın duruşması ertelendi

31 Ocak 2025'te Ekrem İmamoğlu’nun Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne ifade vermeye geldiği sırada adliye önünde polise mukavemet ettiği iddia edilen aralarında görevden alınan CHP'nin eski İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik’in de bulunduğu toplam 26 kişi ilk kez hakim karşısına çıktı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel ise duruşmayı takip etmek için saat 10.00 sıralarında adliyeye geldi.

Abone ol

Ekrem İmamoğlu’nun 31 Ocak 2025'te Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne ifade vermeye geldiği sırada adliye önünde polise mukavemet ettiği iddia edilen aralarında görevden alınan CHP'nin eski İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik’in de bulunduğu 26 kişi ilk kez hakim karşısına çıktı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in de takip ettiği duruşma saat 11.00 sıralarında başladı. Bir sonraki duruşma 23 Şubat 2026'ya ertelendi.

CHP İl Başkanlığı görevinden alınan Özgür Çelik ve beraberindeki 25 kişi hakkında 'Görevi yaptırmamak için direnme', 'İzinsiz gösteriye katılıp uyarıya rağmen dağılmama', 'Kasten yaralama' ve 'Kamu malına zarar verme' suçlarından 3 yıl 7 aydan başlayarak 15 yıl 6 aya kadar değişen hapis cezası isteniyor. Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nda görülecek duruşmaya Özgür Çelik saat 09.30 sıralarında geldi. Duruşma 18. Asliye Ceza Mahkemesinde görülmesi gerekirken salon kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılıyor.

ÖZGÜR ÖZEL DE TAKİP ETTİ

Özgür Çelik'in yargılandığı davanın ilk duruşmasını CHP Genel Başkanı Özgür Özel de takip etti. Özel saat 10.00 sıralarında beraberindekilerle Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'na geldi. Çelik ile bir süre sohbet eden Özel daha sonra duruşmanın görüleceği alana geçti. Özgür Özel'in yanı sıra duruşmaya CHP Gençlik Kolları Genel Başkanı Cem Aydın, İstanbul 1 No’lu Baro Başkanı İbrahim Kaboğlu, Adalar Belediye Başkanı Ercan Akpolat, Kadıköy Belediye Başkanı Mesut Kösedağ ve Ataşehir Belediye Başkanı Onursal Adıgüzel de destek amaçlı katıldı.

'BİZ İLK DEFA 31 OCAK GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI YAPMADIK'

Duruşmada savunma yapan görevden alınan CHP'nin eski İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik aylık gelirinin 150-200 bin lira olduğunu belirterek sözlerine başladı.

Çelik savunmasında, "Suçlamaları kabul etmiyorum. Hayatımda ilk kez hakim karşısına çıkıyorum. Dikensiz gül bahçesinde yürümüyoruz. Ülkemizin birinci partisi seçildik, 3 ayrı davada yargılanıyorum. Bu dava bizim 300 gündür olağanüstü antidemokratik bir sürecin sonucudur. Bizi ve CHP'yi yargı kıskacına almak istiyorlar. İmamoğlu'nun basın açıklamasını yapmak için anayasal hakkını kullanması bu iddianameyle suç sayılıyor. O gün burada bütün yollar kapatılmıştı, vatandaşların seyahat hakkı kısıtlanmıştı. Bir yerden bir yere ulaşmak için vatandaşlar dolaşmak zorunda kalıyordu. Ben ve arkadaşlarım ilk defa 31 Mart'ta adliye önünde basın açıklaması yapmadık. Bütün haklar kısıtlanmıştı. Sürekli olarak Çağlayan Adliyesi abluka altında, demirlerle çevrili, polisler, TOMA'lar hergün burada. Ben ve arkadaşlarım 31 Ocak günü ilk defa basın açıklaması yapmadık; her yerde defalarca basın açıklaması yaptık. 2 yıllık görev süremizde yüzlerce etkinlik, eylem gerçekleştirdik. Vatandaş bana normal bir derdini açıklayacak, 'Nerede görüşelim' diyor; Çağlayan Adliyesi'nde ya da Vatan Emniyet'te görüşelim diyorum" ifadelerini kullandı.

'DAĞILIN ANONSU DUYMADIK'

Çelik, "O gün basın açıklaması yapmamız engellenmeye çalışılmıştır. Tamamen anayasal hak ihlalidir bu. Herkesin önceden izin almaksızın açıklama yapma hakkına var denmektedir. Her basın açıklaması engellenecekse bu maddelerin ne anlamı var. Sadece o gün değil; Taksim Tüneli'nde İsrail'in Filistin'e zulmünü engellemek için yürüyüş yapmak istedik, orada da engellendik. İktidardan birisi yapmak istediğinde yapabiliyor ama nedense bize yasak. Orada İstanbul'un bir çok yanından gelen on binlerce insan vardı. CHP anayasal haklarını kullanmak istedikleri için engellendi" dedi.

Çelik savunmasının devamında, "Otobüse güçlü bir ses sistemi gerekiyor dediler. Otobüsümüz geldi, otobüsümüzün önüne TOMA çekildi. Açıklamamızı basının da vatandaşın da duyması gerekiyordu, onlar da gelemedi. Otobüste gelemedi, ses aracı da gelemedi. Biz de bir karar aldık parti yöneticileriyle. Ben de otobüsün üzerine doğru yöneldim. Orada bulunan polislerle çok kısa bir diyalog oldu. 'Efendim, bu tarafa gidemezsiniz' dediler. Biz de geçtik gittik. Ben otobüsün üstüne çıktım. Otobüsün oraya gelenlere polisler, oradaki insanlara doğru kalkanlarla set oldular. Ben de 'Lütfen oradaki emniyet yetkilileriyle konuşun, lütfen emniyet yetkilileri orayı açınız' dedim. Biz polisler tarafından hiçbir 'Dağılın' anonsu duymadık. Bu konuşmanın sonrasında emniyet yetkilileri vatandaşlara biber gazı sıktı. Ben otobüsün üzerinden gazın kokusunu aldım. Orada mini bir arbede yaşandı. Yere düşen insanlar varsa, biber gazı sıkılması üzerine oldu. 10 santim mesafeden biber gazı sıkarsanız bunlar olur. O karışıklığın içerisinde yere düşen, yaralanan insanlar varsa sebebi budur. Polisi suçlamak için söylemiyorum, onların da emir eri olduğunu biliyorum. Ben oraya doğru gitmeye çalışırken insanlar geldi, İmamoğlu geldi, Mansur Yavaş geldi, basın açıklamasını gerçekleştirdiler ve en önemlisi de açıklama sonrası hiçbir sorun olmadan 15 dakika içerisinde dağılıp gittiler" ifadelerini kullandı.

'BASIN AÇIKLAMASI 3 GÜN ÖNCEDEN DUYURULMUŞTU'

Çelik, "İddianamede 5 müşteki var. Müştekiler zaten kamu malları, kasklar, kalkanlar zarar görmemiştir diye söylüyor. İddianamede de bu yazıyor. Bu basın açıklaması 3 gün öncesinden duyurulmuştu. Ne bekleniyordu.Oraya 50-100 kişi mi gelecek. Çıplak sesle basın açıklaması yapılamayacağı zaten yetkililerce öngörülmeliydi. İddianamede geçen şikayetçi ifadeleri kopyala yapıştır, cümle cümle aynı. Müştekilerin tamamı 'Yaralanmama sebep olan kişileri görmedim; görsem de tanımam' diyor. Bu 26 kişinin içinde polisler herkesi tanımayabilir ama beni tanır. Biz artık geze geze polislerle arkadaş olduk. Bizim partimizi polis memurlarıyla karşı karşıya getirmek istiyorlar. Polislerin, memurların maaşlarını, haklarını, polis intiharlarını biz konuşuyoruz. Buradaki arkadaşlarımdan her biri bir memur çocuğu." şeklinde konuştu

'KARGAŞADA POLİSLERİ YERDEN KALDIRDIM'

Özgür Çelik’in ağabeyi Özkan Çelik ise savunmasında, "Suçlamaları kabul etmiyorum. CHP’de bir görevim yoktur. Neden buradayım anlamış değilim. Polisler beni aradığında 'İfade vereceksin' dediler. Ben o gün çağrı dolayısıyla oraya gittim. 3 fotoğrafım var iddianamede. Fotoğrafta gülüyorum. Bir de kargaşayı ayırmaya çalışırken fotoğrafım var. Ben o kargaşada polisleri yerden kaldırdım. Yere düşen polisler vardı ben kaldırdım. Kamu malına herhangi bir zarar vermedim. Memur arkadaşların herhangi bir anons yaptığını da duymadım" dedi.

ÖZGÜR ÖZEL İSTANBUL ADALET SARAYI ÖNÜNDE AÇIKLAMA YAPTI

CHP İl Başkanlığı görevinden alınan Özgür Çelik ve beraberindeki 25 kişinin yargılandığı davayı İstanbul Adalet Saray'ında takip eden Özgür Özel, "Özgür Çelik ve arkadaşlarımıza ceza vermeye kalkarlarsa büyük bir haksızlık, büyük bir hukuksuzluk daha kendi tarihlerine kara bir leke olarak nakşedilmiş olur" dedi.

Ekrem İmamoğlu'nun 31 Ocak'ta Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'ne ifade vermeye geldiği sırada adliye önünde meydana gelen olaylara ilişkin CHP İl Başkanlığı görevinden alınan Özgür Çelik ve beraberindeki 25 kişi hakkında 'Görevi yaptırmamak için direnme', 'İzinsiz gösteriye katılıp uyarıya rağmen dağılmama', 'Kasten yaralama' ve 'Kamu malına zarar verme' suçlarından 3 yıl 7 aydan başlayarak 15 yıl 6 aya kadar değişen hapsi istenilen davanın duruşması görülmeye bugün başlandı. Duruşmayı takip eden Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, açıklamalarda bulundu.

'YARGILANAN, ANA MUHALEFET PARTİSİNİN SİYASET YAPMASIDIR'

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “İstanbul'un seçilmiş İl Başkanı Özgür Çelik ve onunla birlikte 25 arkadaşımızın yargılandığı duruşmayı izledik. Duruşmada yargılanan aslında muhalefet etmektir. Yargılanan, ana muhalefet partisinin siyaset yapmasıdır. Bizim çağrımızla Ekrem İmamoğlu buraya ifadeye çağırıldığında, 'İfadeye çağrılan İstanbul'un iradesidir. Tüm demokratları, İstanbul'a sahip çıkan herkesi ifade vermeye çağırıyorum' diye ben ifade etmiştim zaten. Bunu Meclis kürsüsünden söylemiştim. Bunun üzerine on binlerce İstanbullu buraya geldi. Barışçıl bir şekilde Ekrem İmamoğlu'nun ifadesine eşlik ettiler. Çıkışta Ekrem İmamoğlu bir basın açıklaması yapacaktı. Anayasa 34 o kadar açık ki. 'Önceden izin almadan yapılabilir' diyor. O basın açıklamasına engel olmaya çalışanlar, oradaki kitleyle Ekrem İmamoğlu'nun, basınla Ekrem İmamoğlu'nun irtibatını ortadan kaldırmaya çalışanlara karşı Özgür Çelik ve arkadaşlarımız gün boyunca gösterdikleri çabayı sürdürmüşler. Ama tüm çabalarına rağmen o açıklama, anayasal hakkı kullanmaları engellenmiştir. Açıklamayı yapmak istedikleri yere sesli araç, otobüs, platform sokulmadığı için otobüse doğru kitle yönelmiştir. Bu sefer otobüse kitleyi göndermiyor. Yani otobüsü buraya getirmiyor, kitleyi otobüse yollamıyor. O kalabalığın içinde basın açıklaması yalın sesle nasıl yapılacak? Otobüse doğru giderken polise verilen bir kanunsuz emirle, yolunda yürüyen insanların önüne geçmişler, oradaki diyaloglar, oradaki her şey ortadayken birtakım fotoğraflarla, yok 'Siz polisin görevini yapmasına engel oldunuz' Siz il başkanının görevini yapmasına engel oluyorsunuz. Onun görevi oradaki o açıklamanın yapılmasını temin etmek. Partinin belediye başkanı içeride ifade vermiş, 10-15 bin kişi desteğe gelmiş. Basın açıklaması yapılacak. Sen onların görevini yapmasına engel oluyorsun, polise kanunsuz emir veriyorsun. Burada biz yargılanıyoruz" dedi.

'ADALET YERİNİ BULUR DİYE UMUYORUZ'

Özel, "O gün olanları, iddianameyi de okuduğunuzda polisler diyor ki 'Ben bu kişileri tanımam, ben yaralanmadım. Benim malıma zarar gelmedi.' Güya beş şikayetçi var, hiçbirinin malına zarar gelmemiş. Ama 12 tane kalkan kırılmış, 12 tane kask kırılmış. Birileri boşu boşuna bir dava icat etmeye çalışıyor. En sonunda da baklayı ağzından çıkarmış; 'siyasi yasak'. Özgür Çelik'i siyasetten yasaklamak için, arkadaşlarımızı siyasetten yasaklamak için yapılmış bir yargı taciziyle, bir yeni kumpasla karşı karşıyayız. Bu işten ne bu mahkemenin hakimi, ne savcısı, ne bir başkası; bir buranın yedinci katındaki, bir de Ankara saraydaki mesul. Saraydakinin talimatıyla Özgür Çelik'e baş eğdiremedikleri için, onunla baş edemedikleri için bu şekilde kendisini siyasetten men etmeye çalışıyorlar. Onun talimatı ve yedinci kattakinin o talimatı yerine getirmekle ilgili çabasının karşısındayız. Bugün Özgür Çelik ve arkadaşlarımız yargılanmadılar, bugünkü iktidarı adeta yargıladılar. Ama hiç kötü bir sözle değil. Anayasa'ya hatırlatarak, o gün olanları hatırlatarak. Bunun karşısında ne olur? Adalet yerini bulur diye umuyoruz. Yok, öyle yapmazlar da Özgür Çelik ve arkadaşlarımıza ceza vermeye kalkarlarsa büyük bir haksızlık, büyük bir hukuksuzluk daha kendi tarihlerine kara bir leke olarak nakşedilmiş olur. Biz il başkanımızın, seçilmiş il başkanımızın yanındayız. Onun görev yaptığı bina davalıktır. Kendisinin seçildiği kurultay davalıktır. Kendisi üç ayrı davada davalıktır. Bizzat bu meselenin tümü şunu göstermektedir: Görevlerini o kadar iyi yapıyorlar ki binalarından yönetimlerine, kendilerine hatta ailelerine, kardeşlerine kadar dava açmış durumdalar. Siyaseten baş edemeyenler, böyle baş eğdirmeye çalışıyor. O da baş eğmez, biz de baş eğmeyiz. 2 milyon Cumhuriyet Halk Partili ve Türkiye'nin bütün demokratları il başkanımızın ve arkadaşlarımızın dimdik yanındayız, dimdik arkasındayız" dedi.

'TRUMP'IN GÖZÜNÜN İÇİNE BAKA BAKA NETANYAHU'NUN BİR KATİL OLDUĞUNU SÖYLESİN'

Açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Genel Başkan Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD Başkanı Trump'ın oğlu ile yaptığı görüşmenin sorulması üzerine, “Öncelikle normal vatandaş bile artık bu cümleleri kullanmasın diye biz gayret ederken, ülkenin Cumhurbaşkanı işitme engellileri rencide edecek, üzecek 'Sağır duymaz, uydurur' gibi bir lafı lügatından çıkarsın. Bana bir laf söyleyecekse, bunu mu bulmuş yani. İşitme engellilerin istemedikleri, meclis zemininde de çok kez söylenen, katıldıkları komisyonlarda söyledikleri ayıplı ifadeler bunlar. Bunları yapmamak lazım. Birincisi, bunu söyleyeyim. İkincisi, maksadına bakarsan Trump beni doğruladı. Erdoğan, böyle diyorsa onu yalanlamış oluyor. Bir kez Trump'ın oğluyla İstanbul'da bundan 9 gün önceki cumartesi günü saat 17.00'de o görüşmeyi yaptığını bir yalanlasın da duyayım bakayım. Lafı karıştırıyor orada. Neden bu kadar rahatsız oluyor? Ben bu sözü söyledikten sonra sustular, sustular, sonra bir düğmeye bastılar. Cumhurbaşkanı Yardımcısı'ndan İletişim Başkanı'na, parti sözcüsünden milletvekillerine hepsi birden rahatsız olmuşlar. En son Anadolu Ajansı'nın emekçisine kendisine soru sordurtuyor. Böyle tuhaf laflarla, lafı dolandırarak güya beni yalanlıyor. Ama Trump 'Erdoğan'ı bekliyorum' dedi. Hem de Erdoğan, Trump'ın oğluna 'Boeing siparişini canlı yayında Trump'a söyleyeceğim' sözünü verdikten sonra 'Boeing'i, F16'yı konuşmak üzere Erdoğan'ı bekliyorum' diyor. Trump şunu deseydi: 'Filistin'le ilgili Erdoğan'ın rahatsızlıkları var. Filistin'deki İsrail zulmüne rahatsızlıkları var. O konuda randevu istedi. Onu konuşacağız. İnşallah akan kanı durduracağız' deseydi, ben Erdoğan'ı Amerika'ya giderken uğurlamaya giderdim havaalanına. Erinmem, yüksünmem, destek için onu uğurlamaya giderdim. Ama uçak karşılığında randevu alıp, bu Türkiye'deki anti-demokratik sürece Amerikan desteği sağlayıp, iktidarını sürdürmek için Filistin'deki zulme susuyor. Benim ağrıma bu gidiyor. Trump ile yaptığı görüşmeden sonra Filistinle ilgili, oradaki akan kanın durmasıyla ilgili çıksın, canlı yayında Boeing siparişi vermesin de Trump'a Oval Ofis'te desin ki 'Sen Netanyahu'ya nasıl kahraman, savaş kahramanı dersin? O bir soykırımcıdır' Ankara'ya inişinde ben karşılayacağım havaalanında. Trump'ın gözünün içine baka baka Netanyahu'nun bir katil olduğunu söylesin. Yaşananın bir soykırım olduğunu söylesin. Trump'ın Gazze'deki hayallerinin insanlık suçuna ön açtığını söylesin. İnsanlık suçuna ortak olduğunu söylesin. 'Senin büyükelçin kim oluyor da Türkiye'nin nasıl yönetileceği konusunda model öneriyor, Cumhuriyet varken diye?' Trump'a ayarı versin. Özgür Özel Ankara Esenboğa'da Amerika dönüşü Erdoğan'ı karşılayacak, elini sıkacak. Hodri meydan buyursun bakalım" ifadelerini kullandı.

'DIŞARIDA ÇEŞİTLİ OYUNLARLA KAZANMAYA ÇALIŞIYORLAR'

Bayrampaşa Belediyesindeki Başkanvekili seçimleri hakkındaki soruya cevap veren Özel, “Ben dün bir açıklama okudum. Özgür Çelik'e dedim ki; 'İstanbul'daki mevkidaşının açıklamasını okudum.' Dedim ki 'Biz bu arsızlıkla, bu yüzsüzlükle nasıl baş edeceğiz ya?' Her türlü saldırıyla, hukuksuzlukla baş ederiz de bu kadar arsızlıkla nasıl baş eder insan ya? Son bir haftada Bayrampaşa'da 20 CHP, 15 AKP varken; 5 CHP'li belediye meclis üyesini tutukluyorlar, belediyeyi almak için. Biz o 5 arkadaşımız, partilerini sadakatten belediye gitmesin diye, tutuklandıkları gün istifa ediyorlar. Dilekçelerini avukatlarıyla ulaştırıyorlar. Buna itiraz ediyor AK Parti. 'Yedekler bizden gelsin' diyor. Yüksek Seçim Kurulu karar veriyor, 'Olmaz öyle şey, CHP'liler istifa ederse CHP'li yedekler gelir, kanun böyle' diyor. Bir üst mercie itiraz ediyorlar. Yetmiyor, iki tane CHP'liyi 'Siz de tutuklanırsınız' tehdidiyle partilerinden istifa ettiriyorlar. O kişilere dernekleri, çünkü orada çeşitli derneklerin önerdiği isimler. Bir Bayrampaşa'da güçlü bir temsiliyet olsun diye yapılmış. Derneklerine baskı kuruyorlar, derneklerin başkanlarına, kurucu başkanlarına baskı kuruyorlar. Bayrampaşa'da kaybettikleri seçimi, belediye başkanımız içerideyken, dışarıda çeşitli oyunlarla kazanmaya çalışıyorlar. 18 - 18 berabere kalıyor. Kurada CHP çıkıyor. 'İrademiz gasp edildi' diye bağırıyorlar. Bayrampaşa'nın iradesini çalmak için, devletin polisini, savcısını alet eden, dernekleri alet eden, kazanamadığı Bayrampaşa'yı kapkaçla, siyasi yankesicilikle ele geçirmeye çalışan adamlar, çıkmışlar 'İrademizi gasp edemezsiniz.' Sadece buna iki kelime, iki kelime. Hiç başka lafa gerek yok. Edep yahu. Başka bir şey söylemeye gerek yok. Bu açıklamayı yaparken hiç mi utanmadınız ya? Yani bakın şöyle, elimizdeki bir çantayı bir kapkaççı gelmiş motorla. Elimizden almış kaçıyor. İlerde vatandaş tutuyor onu, çantayı geri alacak 'Malımı çalamazsınız' diyor. Sen kapkaçladın ya. Sen çaldın. Benim elimdeki çantayı çalmaya çalışırken yakalandın. Elinden geri alıyorlar, 'Malımı çaldırmam' diyor. Yavuz hırsız ev sahibini bu kadar mı bastırır" dedi.

'DEVLET BEY ERDOĞAN'IN YANITINDAN MEMNUN OLMAMIŞTIR'

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, ittifak ortağı Devlet Bahçeli'nin, “Türkiye-Rusya-Çin İttifakı önerisini takip edemediğini söylemesi hakkında konuşan Özel, “Halk arasında buna başka bir şey söylüyorlar da ben bunu nasıl ifade edeyim. 'Safa yatmış' diyeyim. Bir insan, ittifak ortağının Türkiye'de en çok konuşulan konu haline gelen bir açıklamasını duymamış olamaz. Türkiye sonuçta NATO'nun bir üyesi, Türkiye sonuçta Avrupa Birliği'ne tam üyelikle meşgul. Bunu takip etmesi gereken bir ülke. Müttefikleri var. Aynı zamanda Rusya ile de Çin ile de çok olumlu diplomatik ilişkileri var. Ama Bahçeli diyor ki 'Biz bu taraftan kopalım, bunlarla ittifak kuralım, şunu yapalım, bunu yapalım.' Bütün Türkiye bunu konuşuyor, Erdoğan takip edemiyor, öyle mi? Yani burada sadece safa yatmış çünkü o soruya vereceği cevap, iki taraftan bir tanesine kaybettirecek. Erdoğan cıva gibi oradan oraya dönerek ve bunu duymadığını söyleyerek safa yatmış. Başka söyleyecek hiçbir şey yok ama Devlet Bey herhalde bu yanıttan çok memnun olmamıştır diye düşünüyorum. Ben olsam olmazdım" dedi.

Cevdet Yılmaz'dan Filistin'i tanıyan ülkelere mesaj Gündem Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD’de! Gündem Filistin'in tanınmasına destek Gündem Bayrampaşa Belediyesi Başkanvekili belli oldu Siyaset