Unutamayan Çocuğa Mektup

İlknur Yılmaz yazdı...

İlknur Yılmaz Yazar ilknur.yilmazca@gmail.com

Batı’daki çocuklara derslerde, ‘Yıldızların neden kafamıza düşmediğinin cevabı’ anlatılıyorken, Orta Doğu’daki çocuklara ‘roketlerin neden kafalarına düştüğünün cevabı’ anlatılıyor...

Dünyanın başka bir ucunda yaşayan 8 yaşındaki Tony; ‘meteor yağmurunu’ deneyimlerken, onunla aynı gün doğan Orta Doğulu Abdullah; ‘roket yağmurunu’ deneyimliyor...

Evet, ‘coğrafya’ tam da burada ‘kader’ oluyor...

21’inci yüzyılın ilk çeyreğinin sonlarına yaklaşırken karşılaştığımız manzara o kadar ürkütücü ki; ‘kıyamet’ bu değil de ne dedirtiyor!

Oysa 40 yıl önce sorduğunuzda bu çağ için beklenen savaş; teknoloji devrimine reaksiyon olarak gelişmesi öngörülen uluslararası siber savaşlardı...

Kan dökülmeyen, kuşkusuz birbirini kışkırtarak bu uğurda daha çok yol katedilmesini sağlayan ve dünyayı ileri götürmesi beklenen teknoloji savaşları... 21’inci yüzyılda devletler, bu beklentiyi tam anlamıyla karşılamak yerine ‘Orta Çağ’ davranışlarında ısrarcı oldu.

Amerikalı gazeteci yazar Alvin Toffler,

"21. yüzyılın cahili okuyup yazamayanlar değil, aynı zamanda öğrenemeyen, unutamayan ve yeniden öğrenemeyenler olacaktır."

diyor...

Hadi bu cümlede bir kelimeyi cımbızla çekelim: ‘Unutamayan...’

Gelecekbilimci Toffler’in ‘bilgi çağı’ öğretileri, dünyanın her yerindeki iletişim fakültelerinde ders olarak okutulur.

Keşke Yahudi yazarın bu öğretileri, Yahudi toplumlar tarafından da biraz olsun benimsenebilmiş olsaydı...

Genç bir iletişimci olarak meslek büyüğüm Toffler’e ekleme yapmak isterim:

Yakın tarihi de uzak tarihi de incelediğimizde; 21’inci yüzyılda ‘unutamayan’ sadece cahil değil, ‘çok tehlikeli’ olur.

Tıpkı Binyamin Netanyahu gibi...

Netanyahu, geçmişte atalarına yapılan soykırımı bugün bir başka toplum üzerinde aynen uyguluyor... Bugün Gazze’deki masum çocukların ölümünün, Nazilerin 1,5 milyon Yahudi çocuğu kasıtlı olarak öldürmesinden ne farkı var?

Sayılar mı?

Netanyahu, 1949 yılında İsrail’de doğdu... Nazilerin ‘Holokost Yahudi Soykırımı’, 1945 yılında son buldu. Netanyahu, eğer sadece 4 yıl öncesinde Avrupa’da dünyaya gelmiş olsaydı, bugün öldürdüğü bebeklerle muhtemelen aynı kaderi yaşayacaktı.

Yani Nazilerin elinden kurtulan çocuklar, büyüdü bugün çocuk öldürüyor... Atalarından miras kalan öfke hıncını, kendisinden daha güçsüz başka bir toplumdan alıyor.

‘Unutamamanın travmasını tüm dünya izliyor...’

Birileri ‘kıyameti’ yaşarken, birileri elinde kumandasıyla tüm olup biteni ‘Netflix’te aksiyon- savaş dizisi izler gibi izliyor...’

Tam 39 gündür dünya, Orta Doğu’da yaşanan ‘insanlık dramını aynen söylediğim gibi izliyor...’

‘İsrail vuruyor, dünya izliyor!’

Sadece izlemeyen de var elbette!

Harekete geçen de var elbette!

Daha çok insan ölsün diye teknik destek sağlayan da var elbette!

Ateş mi?

O düştüğü yeri yakıyor...

Yahudi soykırımını anlatan Piyanist filminde koluna Yahudi olduğuna dair taktığı bandajla yürüyen Władek Szpilman şöyle diyordu:

“İnsanların öldüğü hiçbir dava haklı değildir”

Ne kadar güzel bir söz değil mi?

Yaşanmış gerçek bir dram öyküsünden uyarlanan filmde; Yahudi asıllı piyanist Władek Szpilman’ın yaşadıklarına hep birlikte üzülmüş, yaşatanları hep birlikte lanetlemiştik...

Filistinli Müzisyen Fares Anbar, dün verdiği röportajda, “Ben ve benim halkım şu an yemek ekmek falan bunları istemiyoruz, artık biz güvenli bir liman istiyoruz” dedi.

Bir sinema kültü haline gelen Piyanist’i izlerken; Władek Szpilman için göz yaşı dökenler, bugün Fares Anbar için üç maymunu oynuyor...

İki savaş, iki müzisyen...

Hani ‘İnsanların öldüğü hiçbir dava haklı değildi?’...

Ölen insanlar senden başka bir ırka ve inanca sahip olunca o dava bir anda haklı oluverdi...

Öldürenlere ‘kahraman’ dendi...

Samimiyet mi?

Onu hiç sormayın, çünkü Orta Doğu’da ilk onun cenazesi kılındı.

1918 yılında usta yazar Stefan Zweig ne demişti?

“Biri barışı başlatmalı, tıpkı savaşı başlattığı gibi”
Tüm yazılarını göster