15 Temmuz darbe girişimi sırasında şehit olan Erol Olçok'un eski eşi Nihal Olçok konuştu
15 Temmuz darbesi sırasında şehit olan Erol Olçok'un eski eşi Nihal Olçok T24'ten Cansu Çamlıbel'e gündeme dair düşüncelerini paylaştı. Bir süre önce Sedat Peker'e canlı yayın teklifinde bulunmuş olan Olçok kendisine yönelik gelen eleştirileri "Ben o tweet'i atarken burada şu koltukta tek başıma oturuyordum. Yalnız yaşıyorum zaten. Beni ortadan kaldırmak çok kolay. Ama bana bir şey olursa açılacak iki mektup var" şeklinde yorumladı.

15 Temmuz gecesi FETÖ'cü hainler tarafından düzenlenen hain darbe girişiminde 251 kişi şehit oldu. Çok fazla sayıda kişi ise yaralanarak gazi ünvanı aldı.
251 kişi içerisinde Erol Olçok ve oğlu Abdullah Tayyip Olçok da vardı. Yaşananların ardından Erol Olçok'un eski eşi Nihal Olçok her fırsatta gündeme dair sözlerini sakınmadan söyleyen isimler arasında yer aldı.
Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun partisi Gelecek Partisi'nin kurucu kadrosunda da yer alan Olçok AK Parti kanadının eleştirilerine maruz kaldı.
Tüm yaşananların ışığında Nihal Olçok T24'ten Cansu Çamlıbel'e gündeme dair düşüncelerini paylaştı.

-Canlı yayındaki o konuşmanın bir noktasında Fatih Altaylı böylesi bir acıyı nasıl metanetle karşılayabildiğinize yönelik bir soru soruyor. Siz de 15 Temmuz’dan üç sene önce bir olay yaşadığınızı ve o olayın kendi yolculuğunuzda ne anlama geldiğini yeni anladığınızı söylüyorsunuz. Neyi kastediyorsunuz orada?
Ben 2013’te Erol Bey’den boşandım. Ama bu boşanma deklare edilmemiş bir boşanmaydı. Çocuklarımın bile haberi yoktu. Biraz kafa karıştırıcı göründüğünü biliyorum fakat Erol Olçok ile aşkımız ve ilişkimiz bir dönüşüm yolculuğu idi. Bizi ancak yakın tanıyanlar ne demek istediğimi anlayabilirler. Birbirimizin içinde sembolik olarak ölmeye çabalıyorduk. Boşanma ya da evlenme ancak kağıt üzerinde olan şeylerdi o kadar derindi ki ilişkimiz.
"AŞIK OLDUĞUM ADAMI KAYBETMENİN ACISI İÇERİSİNDE İDİM"
Boşandığımızı çocuklarımıza neden söylemediğimizi ben de hâlâ bilmiyorum desem belki güvenilmez görünürüm. Ama inanın bilmiyorum. Ben acımla kavruluyordum. Siyasi olmayan, iktidarla bağı olmayan gerçek Erol’u, aşık olduğum adamı kaybetmenin acısı içerisinde idim. Konjonktürel olamadım. Olabilenlere sormak gerekir.
“BOŞANDIKTAN SONRA AYNI EVDE YAŞAMAYA DEVAM ETTİK”
Ben protokolü hiç okumadım. Sadece imza attım. Zaten klasik şeyler gerekçe olarak yazıldı, şiddetli geçimsizlik gibi. Ama biz boşandıktan sonra da birlikte yaşamaya devam ettik. Çocuklarım şahididir.

"CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN VE EŞİ EMİNE ERDOĞAN TAZİYEYE GELMEDİ"
-Peki Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Emine Hanım sizin evinize taziyeye geldiler mi? Erol Olçok ile boşanmış olmanıza rağmen aynı evde yaşamaya devam ediyordunuz ve nihayetinde ölümü de siz aynı çatı altında yaşarken geldi.
Taziyeleri ben tabii ki bizim evimizde kabul ettim. Bizim evimizde yapıldı. Herkes geldi ama Hanımefendi ile Beyefendi sadece cenazeye geldiler. Gerekçe olarak güvenlik vesaire gösterdiler. Çok da önemsemedim o zaman. Nasılsa bir şekilde gelirler dedim. Geleni gideni görecek noktada değildim.
“EROL BEY YAŞASA BELKİ TAYYİP ERDOĞAN BUGÜNKÜ ADAM OLMAYACAKTI”
-İktidar çevresinde size karşı hâkim olan yaklaşımı şöyle özetlesem abartmış olmam umarım; “Hem Erol Olçok’u bu kadar sevip saygıyla anıp hem de bugün Tayyip Erdoğan’ın karşısında olmazsın”. Olçok ve Erdoğan dava arkadaşı oldukları için o arkadaşlığın bir tarafını eleştirmek ya da siyaseten karşısında mümkün değilmiş gibi bir hava yaratma çabası var.
O zaman neden Tayyip Erdoğan, Erbakan’ın karşısında oldu? Ya da Necmettin Erbakan’dan ayrılan ekol – ki zaten her zaman partinin içinde bir yenilikçi grup vardı – Erbakan’ı sevmedikleri için mi muhalefet ettiler? Bakın bazı sevgiler bazı sevgilerin üzerindedir. İnandığınız ilahi bir güç olabilir, ideoloji olabilir, vatan olabilir. Ben Cansu’yu kalben çok seviyor olabilirim ama Cansu’nun Türkiye ile alakalı ya da ahlakla alakalı dezenformasyon oluşturacak tavrına neden muhalefet etmeyeyim ki? Ya da neden yeni bir format için öneride bulunamayayım? Ben sürekli var olanı kabul eden biri olsaydım ne kendi aile hayatımızda ne yaşam tarzımızda bir değişim olmazdı. Sürekli yeniledim. Sürekli ileriye taşımaya çalıştık kendimizi Erol Bey de ben de. Erol Bey de yaşasaydı bugün belki bir sürü şey çok başka olacaktı. Kim bilir? Nihal, Erol Bey’i öyle bir yere konumlandırıyorsun ki sanki Türkiye o adam gittikten sonra bozuldu. İnanın bana payı var. Vallahi payı var. Çünkü doğrusu doğru olan bir adamdı o. Vatan söz konusu olduğu zaman ne ailesi ne kimse birinci sırada gelmezdi. Çerkesleri biliyor olmanız lazım. Bir Çerkes tanıman lazım.
Belki o Tayyip Erdoğan bu Tayyip Erdoğan olmayacaktı. Bazen bir kişi bir insanın bütün hayat akışını değiştirir. Tekrar yaş ve yaşanmışlığa geliyoruz. Biz aslında yaşlandıkça belki çok daha fazla insan tanırız ama hayatımızda çok az insan kalır. Kalabalıklar değildir bizi tarif eden, yüreğimize dokunanlardır. Bugün Erol Bey yaşasaydı ne yapar ederdi yine Tayyip Bey’in birinci halkasından ayrılmaz, orayı dizayn edenlerden biri olurdu. Ve bunu bu milletin, vatanın, toprakların lehinde olabilecek şekilde yapardı. Hiçbir lider vatandan, milletten önemli değil. Cumhurbaşkanı başka bir şey, Tayyip Erdoğan başka bir şey.

ALİ TARAN BU CAMİADA ALNI SECDEYE VARMIŞ TEK KİŞİDİR’
-Erol Olçok’un ölüm yılı 2016. Artık AKP’de çok büyük savrulmaların çoktan yaşanmakta olduğu, otoriterleşmenin çoktan başladığı bir dönem. Tayyip Erdoğan’ın yol arkadaşları yaprak gibi dökülüyor. Erol Olçok eğer sizin dediğiniz kadar o etkili olabilecek biri idiyse neden o dönemde etkisi hissedilmiyordu artık? Bugün yaşasa etkisi olacağı tahminde bulunmak biraz fazla iyimser ve duygusal bir bakış açısı değil mi?
Yok benimkisi iyimserlik değil. Elinden geleni değil üzerine düşeni yapan biriydi. Bir kişi beş şeyi değiştiremeyebilir ama bir şeyi değiştirebilir. Tek bir şeyle ilgili danışmanlık yaptığı liderine başka bir bakış açısı sağlayabilmesinden bahsediyorum. Bakın Tayyip Bey bir dönem Ali Taran ile çalışmak istedi ve bunu önce Erol Bey’e sordu. Erol Bey’in fikrini aldı. O da gerçekten pozitif şeyler söyledi. “Bu camiada alnı secdeye varmış belki de tek kişidir” dedi. İşini elinden alır diye onu kötülemedi.

“BİRİLERİ EROL OLÇOK’U TELEFONLA KÖPRÜYE YÖNLENDİRDİ SONRA O KAYDI SİLDİLER”
-Erol Bey’in bir keskin nişancı tarafından tek kurşunla hedef alınarak, Abdullah’ın da yaşananlara tanıklık ettiği için yine bilinçli olarak iki kurşunla öldürüldüğünü defalarca ekranlarda söylediniz. Otopsi raporlarını açıkladınız. Neden onca bakan, başbakan bizzat hedef alınmazken partinin reklamcısı hedef alınsın? Neden böyle bir şüphe var sizde?
İşte Çerkeslik burada devreye giriyor belki de. Herkes bir yerlere saklanıp kaçarken bu adam sokağa çıkıyor. Bu bir. O köprüde bir dizayn vardı. Konuşlanmışlardı. Orada en bilinen, en çok ses getirecek olan, oradaki halkın ötesinde, orada en bulunmaması gereken adamdı belki Erol Olçok. Ben hâlâ Erol Bey’i köprüye götüren sebepler zincirini arıyorum. Çünkü oraya gitmeden saat 21.30 civarında eve geldiklerinde Abdullah ile birlikte bana Kısıklı’ya gideceklerini söylediler. Jenga oyunu gibi düşünün. Bir tahtayı çektiğinde bütün kule yıkılır. Bir sistemin zayıflatılmasıyla ilgili doğru taşı çektiler belki de.

-Ama bu son söylediğiniz bambaşka bir şey. Köprüde konuşlu askerlerin Erol Olçok’u tanıyarak infial yaratsın diye tek kurşunla öldürmesi başka, son söylediğiniz başka. Erol Bey’i köprüye gitmeyi yönlendiren bir komplo var diye mi düşünüyorsunuz? Erol Bey’in özellikle köprü karesinin içine sokulmaya çalışıldığından mı şüpheleniyorsunuz?
Evet.
-Bu şüphe için kuvvetli emareler daha doğrusu delil var mı elinizde?
Gelen telefonlar var. Dökümlere baktığınızda bir dakika içinde üç telefon görüşmesi yapıyor mesela. O kadar sık aranıyor. Hiç susmuyor telefonu. Hep farklı numaralar. Hepsini tespit ettik. Sonra üç dakika bir boşluk var. Sanki orada bir telefon görüşmesi var ama o silinmiş. Bu bizde- bende ve avukatlarda- bu hissi oluşturdu.

-O aradaki 3 dakikada birileri tarafından Erol Olçok’un köprüye yönlendirildiğini düşünüyorsunuz.
Evet. Saatler de denk düşüyor çünkü. Benim siyasete girmemi tetikleyen şey bu.
-Fetullahçı birileri planları daha çok ses getirsin diye Erol Olçok’a komplo kurduysa sonra bu AK Parti tarafından tespit edilip açıklanmaz mıydı?
Tamam da şu anda AK Parti’nin FETÖ’den çok ayrı durduğunu mu düşünüyorsunuz?
FETÖ ile teşrik-i mesaisi olan herkes bir şekilde hayatına devam ediyor.
-Kim sildi sizce peki o görüşmeyi kayıtlardan?
Fetullahçı ekip silmiş olabilir, devletin kendisi olabilir. Bilmiyoruz. Devlet dediğimiz şey kocaman bir yapı.
-Muhalif çevrelerde şöyle yaygın bir kanaat var; Erdoğan ve çevresi darbe girişimi olacağına dair haberliydi, kalkışmanın içinde hangi komutan ve subayların olacağını da büyük ölçüde tespit ettiler, kalkışsınlar biz de engelleyelim dediler.
Benim de öyle bir yaklaşımım olmuştu başında. Ama sonradan başka türlü bir durum olduğuna kanaat getirdim. 15 Temmuz sistemin değişmesi için, Türkiye’nin bugün yaşadığı çıkmaza sokulması için birlikte düzenlenmiş bir şeydir.
"ÇOK UZADI SÜREÇ ALTILI MASA ÇOK UZADI"
-Hangi konuda hemfikir değilsiniz Ahmet Davutoğlu ile?
Çok uzadı süreç. Altılı Masa çok uzadı. Ben daha eylem odaklıyım. Konuşma bir yere kadardır benim için, bir yerden sonra eyleme geçmem lazım benim.
-Altılı Masa’nın cumhurbaşkanı adayının açıklanmasında çok geç kalındığını mı düşünüyorsunuz?
Tabii tabii.
-Rakamsal olarak Türkiye’deki tüm muhalefetin toplamı Cumhur İttifak’ına fark atacak noktada olsa da Ekrem İmamoğlu’na siyasi yasağı her an açıklayabilecek yargıyı kontrol eden Tayyip Erdoğan mı kurmuş oldu oyunu yine? Ya da mesela Altılı Masa Kemal Kılıçdaroğlu’ndan başka bir aday çıkartamayacak noktada mı kaldı?
Valla bu konuda çok sürprizler de olabilir. Türkiye’de siyasete ve siyasetçiye güven problemi var. Umudu insanlar bir şekilde yeşertebiliyor belki ama bu kısa süreli oluyor. Asıl sorun güven problemi. Türk insanının siyasete ve siyasetçiye güveni bitti. Altılı Masa’ya ben en çok bunun için sevinmiştim. Altılı Masa’nın bu güveni tamir etmesi lazımdı. Ama benim çok beklentilerimi karşılamadı.

-Cumhurbaşkanı Erdoğan sizin kırmızı çizginiz mi?
Evet benim kırmızı çizgim. Kaç defa hata yapacak? Bu ülke onun oyun parkı mı? Bu toplumdaki bütün kadınlar onun annesi, bütün erkekler onun babası ve kardeşi mi? Ne kadar tolere edeceğiz ve niçin tolere edeceğiz? Tolere ettim. Karşılığında ne alıyoruz? Hakaret, aşağılanma. Sürekli yönerge verme. Hata yaptı, tamam kucaklayalım. Defalarca kucakladık. Çok isterdim kendisini bir odaya kilitleyip Belediye Başkanı iken yaptığı konuşmaları dinletmek. Sen böyle biriydin. Şimdi bütün bu skandallarla, şaibelerle anılır hale geldin. Seni bu millet sevdi, sevdi ya. Ama bugün başka bir yerde. O artık sevdikleri adam değil. Onu sevenler de bugün iç çatışma yaşıyor. Bu çok travmatik bir şey. Ben bunu bireysel olarak yaşamış bir kadınım. Tayyip Erdoğan üzerinden değil kendi evliliğim üzerinden. Hem sevip hem kızmayı. Bu çok yorucu bir şey. Aynı anda iki duyguyu taşıyorsunuz. Onun en büyük hatası dününü unutmak. Türkiye’de tarih yazmaya başlamıştı bu adam. Ama kitabın sonunu başladığı gibi bitiremedi. Bitiremeyecek. Bu ülkede üç kişiye Allah makamında ölüm nasip etti. Atatürk, Adnan Menderes ve Turgut Özal’a. Bu çok imrenilesi bir şeydir.

-Tayyip Erdoğan’ın hayatının sonuna kadar iktidarda kalamayacağını düşünüyorsunuz öyleyse?
Ben öyle düşünüyorum. Ama onu çok istiyordur. Onun için dua ettiğine de inanıyorum.

SEDAT PEKER'E MESAJ KONUSU
-AKP’nin siyasi vizyonuna inanan, bu vizyonu çizen adamlardan birisiyle hayat arkadaşı olan birisi öyle büyük hayal kırıklığı yapıyor ki kalkıp bir suç örgütü liderine “Benim artık çarem kalmadı, siz el atın şu işlere” dercesine bir mesaj gönderiyorsunuz Twitter üzerinden.

Bu eleştirileri getirenlere bakın nerede duruyorlar. Bir şeyin düzelmesini ne kadar ister bu insanlar? Bunu söyleyenler “bana dokunmayan yılan, bin yaşasın” yaklaşımında olan insanlar. Bense yanacaksak önce benden başlasın diyen biriyim. Sedat Peker’e beraber canlı yayın teklif ettim ben.
"BANA BİR ŞEY OLURSA AÇILACAK İKİ MEKTUP VAR"
Hesap yapmadı belki ama en azından belli ki bir istişare yaptı eşiyle dostuyla. Ben o tweet’i atarken burada şu koltukta tek başıma oturuyordum. Yalnız yaşıyorum zaten. Ben altı yıldır evini, arabasını değiştirmemiş biriyim. Beni ortadan kaldırmak çok kolay. Ama bana bir şey olursa açılacak iki mektup var. Benim ve çocuklarımın can güvenliği onlar. Ama onlar anlatılacak şeyler değil.

TOPLUMU PARÇALAR ORADA YAZANLAR

Bir kişiye anlattım ben. Bilmiyorum kim ne biliyor ama bana bir şey olursa o mektuplar açılır. Ondan sonra darbe için tanka tüfeğe hiç gerek olmadığını anlarsınız. Toplumu parçalar orada yazanlar.
