Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan önemli açıklamalar: Kökü dışarıda yaklaşımları reddediyoruz

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, HAK-İŞ Konfederasyonu 50. Kuruluş Yıldönümü Programı'nda açıklamalarda bulundu. Konuşmasında, "Emek ve alın teri hiçbir gruba ipotek edilemez." ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kökü dışarıda yaklaşımları reddediyoruz." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan önemli açıklamalar: Kökü dışarıda yaklaşımları reddediyoruz

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şunlar oldu:

Sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum. HAK-İŞ Konfederasyonu 50. Kuruluş Yıldönümü Programı'nda sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. 50. yılın HAK-İŞ camiası ile birlikte sendikalarımız emekçilerimiz, ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını diliyorum. Türkiye’de kardeş kavgasının zirve yaptığı bir dönemde bir nevi kardeşlik ve barış ocağı olarak kurulan HAK-İŞ konfederasyonunda faaliyetlerinde emeği geçen herkesi yürekten tebrik ediyorum.

Emekçinin davasını, hakkın, hakikatin ve adaletin davasını savunanlardan ebedi âleme göç edenlere Rabbim’den gani gani rahmet niyaz ediyorum. HAK-İŞ’in eski Genel Başkanı, Çalışma Bakanımız, kıymetli yol ve dava arkadaşımız Necati Çelik’i bir kez de sizlerin huzurunda minnetle anıyorum. Hayatta olan dostlarımıza, büyüklerimize ve kardeşlerimize hayırlı, uzun ve bereketli ömürler temenni ediyorum.

Yine bu vesileyle, özellikle iş kazalarında yitirdiğimiz işçi kardeşlerimizi rahmetle yâd ediyor, Allah onlardan da razı olsun diyorum. Hak-İş bünyesinde örgütlü sendikal mücadeleye katılan, 81 ilimizdeki 850 bin kardeşimin her birine buradan selam ve muhabbetlerimi gönderiyorum.

Bugün şunu çok net bir şekilde görüyor ve gönül rahatlığıyla söylüyorum: Şimdiye kadar olduğu gibi Türkiye Yüzyılı’nda da şeref hakkı, el emeğiyle, göz nuruyla, alın teriyle helal rızkını kazanan siz emekçilerimizin olacaktır.

"KÖKÜ DIŞARIDA YAKLAŞIMLARI REDDEDİYORUZ"

 Burada şu gerçeğin altını çizmek istiyorum. Örgütlü emek ve hak mücadelesi için sendikalar elbette vazgeçilmezdir. Fakat unutmayalım ki sendikalarımızın varlığı işçi ile kaimdir, emekçi ile kaimdir. İşçi olduğu için, emekçi örgütlendiği için sendikalar vardır. Sadece sendikaların değil, son tahlilde işverenin varlığı da o işi yapacak insan unsuruyla kaimdir.

 Biz, bunları birbirine hasım gören, birbirinin adeta kanlı bıçaklısı gibi gösteren; kökü dışarıda olan ideolojik yaklaşımları reddediyoruz. İşçiyle işvereni düşmanlaştıran anlayışın, şöyle bir geriye baktığımızda, emek mücadelesine katkıdan ziyade zarar verdiğini görüyoruz.

"ALIN TERİ İDEOLOJİYE İPOTEK EDİLEMEZ"

Şurası bir gerçektir ki alın teri ve emek; hiçbir ideolojiye, hiçbir hizbe, hiçbir klik veya gruba ipotek edilemeyecek kadar kutsaldır, yücedir, hürmete lâyıktır.

İşçi ve işveren arasındaki ilişki, ancak hak temelli bir bakış açısıyla ele alındığında doğru bir şekilde anlaşılabilir. Bizim medeniyetimizde işçinin işveren üzerinde hakkı olduğu gibi, işverenin de işçi üzerinde hakkı vardır.

Değerli kardeşlerim, kıymetli misafirler; tabii burada şu noktanın asla gözden kaçırılmaması gerekiyor: Nasıl hakkı, adaleti, özgürlüğü, alın terini savunmak bir erdemse; haksızlığa, zorbalığa, her türlü emek istismarına karşı çıkmak da aynı ölçüde erdemdir, fazilettir, insanlık adına verilmiş onurlu bir mücadeledir.

Bunun muhatabı kimi zaman hak hukuk tanımayan patronlar olabilir; kimi zaman gözünü para hırsı bürümüş sermaye sahipleri olabilir; kimi zaman ezilenlerin kaynaklarını sömüren emperyalistler olabilir; kimi zaman elindeki gücü hoyratça kullanan küresel lobiler olabilir; kimi zaman milletin muazzez iradesine el uzatan darbeciler olabilir; kimi zaman mazlumların oluk oluk kanını akıtan zalimler olabilir. İşte bunlara karşı durmak da en az emek mücadelesi, ücret mücadelesi kadar mühimdir, değerlidir, insan olarak bizim asli vazifemizdir.

Bunu özellikle şunun için söylüyorum: bakınız, biraz önce Hak-İş’in 50 yılını anlatan kısa filmi hep beraber izledik. Yarım asırlık mücadelenin serencamına bir kere daha tanıklık ettik. Her açıdan gurur verici, şahsiyetli, haysiyetli bir emek mücadelesinin Hak-İş çatısı altında sabırla, samimiyetle, kararlılıkla yürütüldüğünü görüyoruz. Hak-İş, köklü bir yürüyüşün, alın teriyle yoğrulmuş bir davanın adıdır.

Kardeşlerim, her fırsatta vurguluyorum. Son yarım asırda özellikle 23 yılda maruz kaldığımız saldırıları püskürtüysek bunda sizlerin çok büyük payınız var. Köklerinize sahip çıktınız, emanete asla gölge düşürmediniz. Yarım asır önce bu çatıyı kuranların mirasına leke sürdürmediniz. 

"KURULAN TUZAKLARI BOŞA ÇIKARDIK"

Biz de bu mücadelemizde sizlere destek olduk, bu mücadeleyi birlikte verdik. Güya adaleti sağlama adına “bir sağdan bir soldan” gençlerin asıldığı 12 Eylül’ü birlikte aştık. Beşli çetelerin milletin ensesinde boza pişirdiği 28 Şubat’ı birlikte aştık. “Ordu göreve” pankartlarıyla alenen darbe çığırtkanlığının yapıldığı günleri birlikte aştık. Vandalizm üzerinden meşru hükümetin devrilmeye çalışıldığı Gezi olaylarını birlikte aştık. 28 Şubat’tan 27 Nisan’a, 17-25 Aralık’tan 15 Temmuz ihanetine; millî iradeye yönelik girişimleri birlikte aştık.

Türkiye’ye ve özellikle Türk demokrasisine karşı kurulan tuzakların hepsini, Allah’a hamdolsun, sizlerle birlikte boşa çıkardık. Hak-İş’in 50 yıllık zorluklarla dolu yolculuğu, başarılı bir emek mücadelesi olmanın yanı sıra Türkiye’nin bagajlarından kurtulmasını da temsil ediyor. Bu gerçeği emin olun en iyi millet ve millî irade düşmanları biliyor.

Kardeşlerim, her fırsatta vurguluyorum, bugün bir kez daha tekrarlıyorum: Son yarım asırda, özellikle son 23 yılda maruz kaldığımız bütün bu saldırıları püskürttüysek bunda Hak-İş ailesi olarak sizlerin çok büyük bir payı var. Köklerinize sahip çıktınız, kurucu değerlerinize sahip çıktınız, milletin adamlarına sahip çıktınız ve emanete asla gölge düşürmediniz. Yarım asır önce, bedel ödeme pahasına, çok çetin şartlarda bu çatıyı halis niyetlerle kuranların tertemiz mirasına leke sürdürmediniz.

"HAKKANİYETTEN AYRILMADAN ÇALIŞMA HAYATINDA ADALETİ SAĞLAMA GİBİ BİR MESULİYETİ TAŞIYORUZ"

Hak-İş’in Gazze’den Afrika’ya kadar nerede bir masum, mazlum ve muhtaç varsa onun imdadına koştuğu için de hasreten tebrik ediyorum. 6 Şubat Asrın Felaketi'nde Hak-İş’in tüm imkânlarıyla seferber olduğunu görmekten duyduğum memnuniyeti tekrar ifade ediyorum.

Burada şu noktaya özellikle dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Bizler, tarihinde zorla çalıştırma ve köle ticareti gibi utançlar bulunmayan; kul hakkını gözetmeyi hayatının merkezine yerleştiren bir milletin mensuplarıyız. Emekçileri modern köleliğe mahkûm eden küresel kapitalist sistemin açmazlarının farkında olarak; hak ve hakkaniyetten ayrılmadan çalışma hayatında adaleti sağlama gibi bir mesuliyeti taşıyoruz.

Türkiye, emek–üretim ilişkisindeki ve Ahilik geleneğindeki köklü tecrübesini dikkate aldığımızda, bu itirazı temellendirebilecek imkânlara sahiptir. Hak-İş de bu toprakların birikimini yeni ve yenilikçi çalışmalarla insanlığın gündemine taşıyacak kapasiteye sahip bir sendikamızdır. Hak-İş’in bu türden çalışmalara öncülük ettiğini, sorumluluğunun gereğini hakkıyla yerine getirdiğini biliyoruz. Özellikle üyesi olduğu uluslararası platformlarda Hak-İş, bu ülkeyi ve milleti gerçekten büyük bir başarıyla temsil ediyor. Ancak emek sömürüsünün küresel düzeyde arttığı günümüzde, bu çalışmaların ölçeğini, kapsamını ve etkisini daha da büyütmek zorundayız.

Bir diğer husus, işçilerimizin can emniyetiyle iş sağlığı ve güvenliğidir. Geçen sene Beşiktaş Gayrettepe’de 29 kardeşimizin, geçen hafta Kocaeli Dilovası’nda 7 insanımızın hayatına mal olan faciaların tekerrür etmemesi için devletin kurumlarıyla birlikte, şüphesiz işverenlere ve sendikalarımıza da önemli görevler düşmektedir. Evine ekmek götürmek, çocuklarının iaşesini sağlamak, helalinden rızkını kazanmak için ter döken kardeşlerimizin hepimizi derinden yaralayan bu tür facialarda can vermemesi için hep birlikte daha fazla gayret göstermeliyiz.

"KAMUDA ÇALIŞAN TAŞERON İŞÇİLER YİNE BİZİM DÖNEMİMİZDE KADROYA GEÇTİ"

Değerli kardeşlerim, Hak-İş ailesinin değerli üyeleri, İşçilikten gelen bir Cumhurbaşkanı olarak, hükümetlerimiz döneminde daima sizlerle dayanışma içinde hareket ettik, sizlerin yanında olduk. İktidarımızın ilk yıllarında konut edindirme yardımı ve zorunlu tasarruf fonundaki milyonlarca çalışanımızın parasını hak sahiplerine ödedik. Sosyal güvenlik kurumlarını birleştirerek hastane ayrımına son verdik, herkesin tüm sağlık kuruluşlarından yararlanmasını mümkün kıldık.

Geçici iş pozisyonlarında çalışan işçilerin mesai sürelerinin aynı vize dönemi içinde 11 ay 29 güne kadar uzatılabilmesini temin ettik. Geçici işçilerin, çalıştırıldıkları iş yerlerinde geçirdikleri hizmet süresi esas alınarak bu iş yerlerinde boş olan sürekli işçi kadrolarına naklini sağladık. Orman işçilerimiz başta olmak üzere benzer durumda olan kardeşlerimiz bu haktan yararlandı. Kamuda çalışan taşeron işçiler de yine bizim dönemimizde kadroya geçti.

"TEK HANELİ ENFLASYON HEDEFİ İÇİN ÖNÜMÜZDE YOL VAR"

Aziz kardeşlerim, burada şu noktayı da özellikle ifade etmek istiyorum: Türkiye’nin 23 yılda elde ettiği tarihî başarılarının gerisindeki en büyük etken, istikrar ve güven ortamının siyasete ve topluma hâkim olmasıdır. Kelebek ömürlü hükümetlerin yerini liyakatli ve dirayetli kadrolar aldığında, ülkenin kısa sürede neleri başarabileceğini hep beraber gördük.

Sadece şu rakamlara bakmak bile, çoğu zaman karşıdan esen rüzgârlara rağmen Türkiye’nin katettiği mesafeyi görmeye kafidir: Ekonomide 23 senede yıllık ortalama yüzde 5,4 oranında büyüme kaydettik. 2002’de millî gelirimiz 238 milyar dolardı. Biz bunu 2024 yılında bir buçuk trilyon dolar sınırına getirdik.

Şehit Pilot Hasan Bahar son yolculuğuna uğurlandı Bakan Tunç'tan ilk açıklama İstanbul’da ilk kez kiralık sosyal konut dönemi Emine Erdoğan: Güçlü aile, güvenli gelecek