Bakan açıkladı: Türkiye'de sezaryen ortalamanın çok üzerinde! Kilo için ölçüm de devam edecek
Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, Türk insanının kilosuyla ilgili "Biz şu anda dünyanın en üst seviyesindeyiz kilo anlamında. %27'si obez bir de. Yani toplam %52, %55 bandında insanlarımız istediğimiz kiloda değil" ifadelerini kullanırken vatandaşların kilolarını ölçmeye devam edeceklerini söyledi. Bakan ayrıca sezaryenle ilgili de "Türkiye'de sezaryen oranları %61,5. Sezaryen dediğimiz esasında bir doğum şekli değil. Bir ameliyat türü." dedi.

Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, TRTHaber'de açıklamalarda bulundu.
Memişoğlu'nun açıklamaları şu şekilde:
"3 MİLYON KİŞİYE KİLO BOY ÖLÇÜMÜ YAPTIK"
"Sağlıklı toplum oluşturmamız gerekiyor. Yani biz sağlık hizmetini iyi veriyoruz ama bugün baktığınız zaman siz şimdi diyorsunuz 3 milyon kişiyi gönüllülük esasına göre kilo boy ölçümü yaptık. Şimdiye kadar mayıs ayında, temmuza kadar bunu 10 milyona çıkartmayı düşünüyoruz ki bu gönüllülük esası sonra bir daha vurguluyayım. Ama sağlıklı toplum oluşturmamız için sadece bizim sağlığın çabası yetmez. Sağlıkçının da çabası yetmez. Toplumun buna katılımı ve farkındalığı oluşması gerekir. O nedenle biz eskiden bunlar sağlık ocaklarında, aile sağlığı merkezlerinde, hastanelerimizde tabii ki sağlık hizmeti veriyoruz. Ama eskiden toplumun gelmesini ve kendisini tartmasını veya benim ihtiyacım var demesini bekliyorduk. Biz bu paradigmayı değiştirdik şimdi. Biz topluma gidelim dedik. Çünkü toplumu aynı zamanda sağlık anlamında da hem bilinçlendirmemiz hem de farkındalığı oluşturmamız gerekiyor. Onun için sahaya çıktık ve dedik ki topluma senin gerçekten kilo sorunun var. Obezite sorunumuz var. Türkiye'nin baktığınız zaman toplumsal olarak riskleri var. Bunlardan bir tanesi kilo, obezite.
"YÜZDE 52-55 İNSANLARIMIZ İSTEDİĞİMİZ KİLODA DEĞİL"
Bakın dediniz %35'i fazla kilolu çıkmış şimdiye kadar. Şu ana kadar 3 milyon insanı tarttık ve boyunu ölçtük. %35'i fazla kilolu... Biz şu anda dünyanın en üst seviyesindeyiz kilo anlamında. %27'si obez bir de. Yani toplam %52, %55 bandında insanlarımız istediğimiz kiloda değil. O nedenle biz bu kiloyu insanların sağlığı için istiyoruz. Yani biz kimseye kilon yüksek diye a sen kilolusun demek için bunları yapmıyoruz. Kilo bir sağlık sorunu diyoruz. Bu sağlık sorunu ileride veya yaşamının herhangi bir döneminde kendisine farklı hastalıklar ortaya çıkaracak. Bakın kalp hastalıkları, eklem hastalıkları, tansiyon, inmeler, bunların hepsi kiloyla bağlantılı hastalıklar. Başka bir şey de ifade edeyim. Uyku kalitesi, kilonuz eğer fazlaysa uyku kaliteniz çok düşük ve normalde sabah kalktığınız zaman zaten yorgun kakıyorsunuz.
"İNSANLARIN 5-10 KİLO VERMESİ GEREKİYOR"
Bir örnek vereyim. Bir margarin 250 gram. Siz bir margarinle 250 gramda 10 tane alsanız 2,5 kilo eder. 10 tane margarin sabah kalkın, sırtınıza takın, dolaşın bakalım akşama kadar nasıl hissedeceksiniz? Yani 5 kilo, 10 kilo insanların vermesi gerekiyor. Bunun yanında başka bir şey yapıyoruz.
"AKCİĞER KANSERİNDE ÖNDE GELEN ÜLKELERDEN BİR TANESİYİZ"
Bu sağlıkla ilgili koruma sadece obeziteyle ilgili değil. Sigara da aynı sorunumuz var. Bugün toplumun üçte biri maalesef sigara içiyor. Sigara bugün akciğer kanseriyle dünyanın en önde gelen ülkelerinden bir tanesiyiz. Kilo, sigara, bağımlılık, bunlar hareketsizlik bizim toplumumuzun riskleri olarak görüyoruz. Ve bunları biz temel sağlığın, koruyucu sağlığın en önemli düzeltmesi gereken parametreleri olarak görüyoruz. Ve bununla ilgili ne yapıyoruz? Topluma bunun farkındalığını oluşturmaya ve onları sağlık ve kendi sağlık bedeninin sağlığını korumasını öğretmeye çalışıyoruz. Ve kültürünü de oluşturmaya çalışıyoruz. Ne yaptık? Onu da söyleyeyim. Bu insanları ölçtük, ölçmekle bırakmadık ki. Bu insanlara dedik ki Sağlıklı Hayat Merkezlerimizde diyetisyenlerimiz size her türlü hizmeti ücretsiz veriyor dedik. Türkiye'de 288 tane var. Bu sene Allah nasip ederse 100 tane daha ilave edeceğiz onlara ki yaklaşık 60 küsur tane daha 5 ayda ilave ettik. Ama Sağlıklı Hayat Merkezlerine gitsinler.
"DSÖ'NÜN SEZARYEN ORANI YÜZDE 15, TÜRKİYE'DE YÜZDE 61,5"
Türkiye'de sezaryen oranları %61,5. Sezaryen dediğimiz esasında bir doğum şekli değil. Bir ameliyat türü. Doğal olan normal doğum kampanyasını Ekim 2024 itibarıyla Sayın Hanımefendi Emine Erdoğan'ın himayelerinde başlattık. Burada ne yaptık? 40 adet eylem planı hazırladık. Daha doğrusu 40 adet adım olarak söyledik. Dedik ki toplumun sezaryen olma oranı Dünya Sağlık Örgütü tarafından ortalama %15. Yani 10 doğumdan 1,5'u, bir veya en fazla ikisi sezaryen olmalı, primer sezaryen. Ama bu bizim %50 bandında Türkiye'de. Sezaryen oranları %65. Bazı hastanelerde %75-80. Bunu biz 'ya siz sezaryen olmayın' demekle yetinmedik. Ne yaptık? Bu eylem planında şunu yaptık. Önce ebelere fonksiyon tanımladık. Doğumhane tanımladık. Bakın, gebe okulları tanımladık. Bugün Türkiye'de şu anda 13 Aralık 2024'te yürürlüğe girdi. Gebe okulu oluşturuldu. 974 tane. Çünkü biz sadece hekimin veya hastanenin değil, aynı zamanda toplumsal olarak da kadınlarımızın yanında olmak durumundayız. Düşünün ki siz ilk hamileliğinizdesiniz. Özellikle gebelik döneminde son trimesterında, son üç ayında yani ya kadının hormonu değişiyor, bedeni değişiyor, psikolojisi de değişiyor. Ona destek ve onun yanında durmamız lazım dedik. Ebeleri bununla ilgili görevlendirdik. Dedik ki annelere 'Anne okullarına gelin, gebe okullarında size psikolojik olarak veya fiziki olarak ne yapabileceğinizi öğretelim, rahatlatalım.'
Aynı zamanda bir uygulama yaptık, anne yolculuğu diye. O uygulamayla insanlarımız, annelerimiz, anne adaylarımız doğum nedir? Nasıl bir süreç onları bekliyor? Neler yaşayacaklar? Hatta çocukları olduktan sonra iki sene dahi o uygulama, mobil uygulamanın onlara öneriler sunacağını ve onları anne yolculuğunda bizim hem eğiteceğimizi hem bu konuda destek vereceğimizi söylüyoruz.
"YÜZDE 61 SEZARYEN ORANI SAĞLIKLI BİR RAKAM DEĞİL"
Hastanelere de şunu yaptık. Doğum sorumlusunu tespit ettik. 5700 tane ebeyi doğum sorumlusu ve onunla ilgili eğitimlerini vererek esasında ebelerin doğumda daha fonksiyonel olmasını, anneyle beraber o doğum sürecinin daha hamileliğin başından itibaren onunla eşleştirerek doğumla beraber normal doğumun ne kadar fizyolojik olduğunu, bebeğe ne kadar katkı verdiğini, anneye nasıl sağlıklı olacağını, onunla ilgili nasıl bir süreç yaşayacağını anlatarak esasında sezaryen oranlarımızı düşürmeyi hedefledik. Çünkü %61 sağlıklı bir rakam değil. Ve bizim hedefimiz esasında neydi? Onu da söyleyeyim. 40 haftalık bir süreç bu doğum eylem planı. 40 haftada yapacaktık. Şu anda yaklaşık 30-35 hafta arasındayız. Temmuz sonu itibarıyla bitecek. Bizim hedefimiz doğum, sezaryen oranlarını düşürmekti. Çok şükür bütün ekibe, herkese teşekkür ediyorum. Şu anda %3 oranında toplam sezaryen oranlarında düşüklük sağladık. Bunu da denetimlerle, motivasyonlarla, toplumla beraber, annelerimiz, anne adaylarımızla beraber, ebelerimizle beraber daha da düşürmek hedefindeyiz. Çünkü bu sonuçta açık söylüyorum, %61 büyük oran. Çünkü çocuk sağlığı açısından da öyle. Çünkü doğal süreç, normal doğum fizyolojik bir şeydir. Onun için o hem çocuğun anne ilişkisi, anne-çocuk ilişkisi hem çocuğun sağlığı açısından hem annenin sağlığı açısından bunu tavsiye ediyoruz. Tabii ki tıbbi endikasyon dediğimiz işte acil durumlar dahil onlarda sezaryen olması şarttır. Ama bu %15'i, %20'yi geçmemesi gerekir. Geçiyorsa sosyal endikasyon dediğimiz, isteğe bağlı bir sezaryeni çok önermiyoruz."