Türkiye, dünyanın yeni diplomasi merkezi mi oluyor? Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu: Sabır ve yürek işi | Haberet Özel

Rusya-Ukrayna savaşı, İsrail'in bölgede amiyane tabirle at koşturma arzusu, Suriye'de Esad rejimin devrilmesi, PKK'nın silah bırakması, Hindistan ve Pakistan arasındaki kısa süreli gerilim... Kısa ve uzun vadede sayamadığımız birçok bölgesel ve küresel mesele Türkiye'yi bir şekilde içine çekiyor. Türkiye, dünyanın yeni diplomasi merkezi mi oluyor? İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu'na sorduk.

Abone ol
  • Türkiye son haftalarda baş döndüren bir diplomasi trafiği yaşıyor. Her gün olağandışı bir gelişmeyle karşı karşıya kalıyoruz. Ortadoğu ile Avrupa'nın ortasında yer alan Türkiye'nin olaylara doğrudan ya da dolaylı şekilde dahil olması ise asla tesadüf değil.
  • Tüm ülkelerin uğrak noktası olan, kriz çözme konusunda başvurulan, tüm kesimlerce sözü dinlenen Türkiye, bugünlere nasıl geldi?
  • Ülkemizde olanlar ne anlama geliyor, Türkiye'nin alameti farikası ne?
  • Ben de tüm merak edilenleri İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu'na sordum.

"SABIR STRATEJİSİYLE GÜÇ BİRİKTİRME SÜRECİ"

Bugün Rusya-Ukrayna, yarın İran-AB ülkeleri... Geçen hafta başlamadan biten Hindistan-Pakistan gerilimi... Son günlerde yaşadıklarımızı nasıl okuyorsunuz?

  • "Diplomasi ilişki kurabilme dinamiğidir ama mutlak suretle bir ülkenin güç biriktirme süreciyle de ilişkilidir.
  • Türkiye uzun süredir sabır stratejisiyle bir güç biriktirme sürecini yaşadı. Bölgesel birçok krizin orta yerinde birçoğunun da odağı oldu. Sahadaki varlığıyla bu ağırlığı sağlamış oldu."

KAMU DİPLOMASİSİ: 'YÜREKLERDEKİ DİPLOMASİ'

Nasıl oluyor da Türkiye kimse buyur etmeden hemen masadaki baş aktör oluyor?

  • "Kamu diplomasisiyle. Türkiye'nin saha ve masa dışında; 'kamu diplomasisi' olarak tarif edilen bir yanı var.
  • En basit ifadesiyle halkların yüreğindeki ağırlığı diyebiliriz. Bunu mazlum halklar yaşar. Kriz bölgelerinde çare arayan, sorunların çözülmesini umut eden halkların yüreğindeki taleptir.
  • Bu, yüreklerdeki diplomasidir. Türkiye, bu yanıyla da zaman içerisinde sahici, samimi tavırla oldukça önemli bir birikim sağladı."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu süreçte tüm coğrafyaların aklında yer eden BM'deki "Dünya 5'ten büyüktür" çıkışını ve uluslararası her toplantıda İsrail'in soykırımına verdiği tepkiyi hatırlatan Hacısalihoğlu, "Bütün bunlar akşamdan sabaha sonuç vermiyor gibi gözükebilir ama bu süreç biriktirmedir. Sabır edilgenlik değildir, bir güç biriktirme sürecidir ve sonucu zaman içerisinde kendiliğinden ortaya çıkar" dedi.

"MESELE SİYASİ DERİNLİK VE AĞIRLIK"

  • "Dünya aslında bir lidersizlik krizi de yaşıyor. Özellikle kıta Avrupası'nın büyük bir sorunu. Sorun çözücü olabilmek, siyasi derinlik ve ağırlığı koyabilmek, gücü yönetebilmek... Bütün bunlar açısından Cumhurbaşkanının 23 yıllık deneyimi, birikimi giderek güven duyulan bir lider olmasını sağladı.
  • Özellikle Rusya-Ukrayna arasında yaşanan süreçte taraf tutmak yerine ikisi arasındaki ilişkilerini insanlık adına merkeze alarak sürdürebilmeyi başardı.
  • Avrupa'nın, Amerika'nın ambargo koyduğu süreçte bunu sürdürebildi. İki tarafı bir araya getirebilme iradesini ispatlamış oldu."
Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu / İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Rektörü 

"AMERİKA GÜÇ KAYBEDİYOR"

İkinci Trump döneminde 'Dostum' kelimesini çok sık duyar olduk, Trump, Erdoğan'ın önünü mü açıyor, ona ihtiyaç mı duyuyor?

  • "Trump'la birlikte yeni bir dış politika çerçevesi ortaya çıktı. Trump'ın öncelediği şey ABD'nin güç aşınma sürecini durdurmak olarak öne çıktı.
  • Bunu yaparken, kâr-zarar hesabını öncelikli kılmaya başladı. Kurumsal yapılar, NATO zemini, Avrupa Birliği ile Atlantik İttifakı gibi unsurlar Amerika'nın önceliği olamaz.
  • Amerika güç kaybediyor, Çin durdurulamıyor, büyüyor. Teknolojik yarışta da mesafe aldı gibi yaklaşımlar, Trump’ı da bazı bölgesel odaklanmalarda daha az önemsizleştirmeye başladı. Bu örneklerden biri Suriye'dir.
  • Henüz daha sonuç alabilmiş değiliz. 2019'dan beri, Trump'ın ilk döneminden bu yana, Amerika'nın Suriye'den çekileceği sözlerini hep duyuyoruz. Dilimize yerleşti ama henüz gerçekleşmiş değil.

"TRUMP, TÜRKİYE İÇİN İSRAİL'E ÖN ALDI"

  • Şu gerçek: İsrail'in özellikle Suriye üzerinden Türkiye'yi karşısına alma sinyaline ya da ihtimaline karşı Trump ön aldı.
  • Netanyahu-Trump buluşmasında açık bir şekilde söylediği şeyin Türkçesi şudur:
  • "Sakın bana güvenip Suriye sahasında Türkiye'yle karşı karşıya gelme."
  • Çünkü İsrail, Suriye’yi bir devlet gibi görmüyor. Onu bir tampon coğrafya olarak kullanmak istiyor. İstediği gibi kanallar, koridorlar açabileceği, gerektiğinde Filistin gibi işgal edebileceği, gevşek bütünlüğü olmayan, siyasi temsiliyyeti dağınık bir yapı arzu ediyor.
  • Siyasi ve toplumsal birliğini sağlayabilmiş, yeni bir anayasa süreciyle ve toprak bütünlüğüyle taçlanmış bir Suriye istemiyor. Bu da Türkiye ile taban tabana zıt bir bakış ve yaklaşımdır.

"SURİYE'NİN GÜVENLİĞİ ARTIK TÜRKİYE'NİN GÜVENLİĞİDİR"

  • Türkiye için Suriye'nin güvenliği artık Türkiye'nin güvenliğidir. Yıllardır bu bölgeyi terör tarlası hâline getirip, terörü besleyenler kendi çıkarları için uğraşıyordu.
  • Türkiye ise teröre karşı mücadele veriyordu. Suriye'nin mazlum halklarının Kürt, Türk, Arap birbirine düşmanlaştırılıp parçalanmasının da önünde engel oluyordu.
  • Bütün bunlar, geldiğimiz noktada sahadaki kararlılıkla sonuç verdi. Bir Suriye halk devrimi yaşandı. Burada Türkiye'nin kararlılığı çok önemliydi.
  • Sabır stratejisi dediğim şeyin somut karşılığı, Suriye sahasında elde edilen başarıdır. Bu da küresel düzeyde Türkiye açısından bir övünç kaynağı oluyor."

"BARIŞIN KAYBEDENİ OLMAZ"

Rusya-Ukrayna masadan barışla kalkarsa diplomasi zaferinin dışında Türkiye’nin başka ne gibi kazanımları olabilir?

  • "Bu çok önemli bir şey. Sayın Cumhurbaşkanı'nın da sıkça ifade ettiği gibi, “Barışın kaybedeni olmaz” Sonuç itibarıyla barış, dünyanın özlem duyduğu bir şey. O kadar uzak geliyor ki bize birçok yerde…
  • Bugün Gazze kan ağlıyor. Yüreklerimiz yanıyor. 21. yüzyılda, insanların gözünün içine baka baka, vicdanları yaralayarak, çoluk çocuk demeden bir soykırım yaşanıyor.
  • Dolayısıyla barışın, nerede, ne zaman, nasıl tesis edilecekse edilmesi, özellikle gelecek adına, dünyanın yaşanabilir kılınması için bir umut odağı haline geliyor.
  • Bu açıdan sadece savaşın ve acıların yaşandığı yerdeki durum değil, tüm dünyaya olumlu anlamda etkisi oluyor. Ama düşünün ki, Ukrayna’da çoluk çocuk demeden bir yığın masum insan hayatını kaybetti. Nedir? Devletlerin çıkar çatışması…

"NOBEL BARIŞ ÖDÜLÜNÜ HAK EDEN CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN OLUR"

  • Amerika, bir anlamda Ukrayna’yı da yem olarak kullandı. Olaylara başından beri öyle baktı. Yoksa isteseydi Amerika, Rusya’yı kışkırtmak yerine, Ukrayna’yı güçlü bir şekilde koruyamaz mıydı? Bu, Biden'ın ve Amerika’nın bir oyunuydu. Bir stratejisiydi: NATO’yu güçlendirmek, NATO’ya yeni üyeler kazandırmak, daha fazla silah satışı yapmak. Nitekim başardılar. Finlandiya’yla İsveç gündemlerinde yokken ikisini de NATO üyesi yaptılar.
  • Rusya’nın yaptığı da doğru değildi kuşkusuz. Kırım’ı işgal etmesi ve Ukrayna’nın en azından Dinyeper’in doğu tarafını kendi toprağı gibi görmesi… Bütün bunlar, sonuç itibarıyla bir barışa evrilirse ve Türkiye bu konuda ciddi bir rol oynarsa, Türkiye'nin hakemliğinde, Türkiye’nin masasında bu başarı sağlanırsa…
  • Nobel tartışmalıdır çoğu zaman, ama barış ödüllerini silah ve savaşı yapanlara verdikleri olmuştur. Obama’nın aldığı gibi… (Rusya-Ukrayna barışı sağlanırsa) O zaman gerçekten hak eden, Sayın Cumhurbaşkanı olur. Nobel de o çok sorgulanan barış ödülü sorgulamasından kurtulmuş olur."
Konya’da 5.2 Büyüklüğünde Deprem! Gündem Cumhurbaşkanı Erdoğan: MİT süreci izleyecek Gündem Konya'da 5,2 büyüklüğünde deprem Gündem NATO Genel Sekreteri'nden Türkiye'ye övgü Gündem