İsveç'le tekrar gündeme geldi! Türkiye'nin Avrupa Birliği yolculuğu

50 yılı aşkın süredir Avrupa Birliği üyesi olmak için uğraşan Türkiye'nin hangi yollardan geçtiği merak ediliyor. Son günlerde Avrupa Birliği üyelik süreci hakkında yaşanan gelişmeler büyük bir heyecana sebep olurken vatandaşlar, Avrupa Birliği'ne üye olunduğu takdirde neler olacağını ve hangi haklara sahip olacağını da merak ediyor. İşte Avrupa Birliği'ne üyelik süreci hakkında tüm detaylar...

İsveç'le tekrar gündeme geldi! Türkiye'nin Avrupa Birliği yolculuğu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz günlerde ABD Başkanı Joe Biden ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyelik sürecini konuştu.

Telefon görüşmesi sonrasında liderler, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyelik sürecini Vilnius'ta yüz yüze görüşmek üzere mutabık kaldılar.

İsveç'le tekrar gündeme geldi! Türkiye'nin Avrupa Birliği yolculuğu - Resim : 1

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Litvanya'ya gitmeden önce İsveç'in NATO'ya katılma sürecine ilişkin yaptığı açıklamalarda şu ifadeleri kullanmıştı:

"50 yılı aşkın zamandır AB kapısında bekletilen Türkiye var. Türkiye'yi bekleten bu ülkelere buradan sesleniyorum. Türkiye'nin AB'de önünü açın. Finlandiya'nın önünü nasıl açtıysak İsveç'in de önünü açalım. Biz Türkiye'yiz. Zirve marjında yapacağım görüşmelerde bunları da ifade edeceğim."

Liderlerin Vilnius'ta görüşmesinin ardından Türkiye'nin AB üyeliği sürecine ilişkin açıklama yapan NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, "Türkiye'nin AB'ye katılma isteğini destekliyorum" dedi.

Yaşanan gelişmeler heyecana sebep olurken vatandaşların merak ettiği konu Türkiye'nin geçmişten günümüze AB üyeliği süreci oldu.

Peki Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyelik süreci nasıl ilerliyor? Geçmişte neler yaşandı? Türkiye AB ülkesi olursa ne olur? İşte tüm detaylar...

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE TÜRKİYE'NİN AVRUPA BİRLİĞİ SÜRECİ

•Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan itibaren çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşmak için uluslararası gelişmeleri yakından takip etmiş ve NATO'nun etkin üyesi oldu.

•Bunun ardından insanlık tarihinin en büyük barış hareketi olarak görülen Avrupa Ekonomik Topluluğu kuruldu. Bu topluluğun kurulmasından kısa bir süre sonra, o zamanlar dönemin Demokrat Parti lideri ve Başbakanı Adnan Menderes Türkiye adına başvuruda bulundu.

Menderes, yapılan bu başvuruyla Türkiye'nin Avrupa'ya adım attığını ifade etti.

ANKARA ANLAŞMASI

•AET Bakanlar Konseyi, Menderes'in yaptığı bu başvuruyu kabul ederken üyelik koşulları gerçekleştirilene kadar geçerli olacak bir anlaşma imzalanması gerektiğini söyledi. Bu anlaşma ise Ankara Anlaşması oldu.

Söz konusu Anlaşma, 1 Aralık 1964 tarihinde imzalandı.

Ankara Anlaşması'nın 2. maddesinde Anlaşma'nın amacı şöyle belirtilmektedir: "Türkiye ekonomisinin hızlı kalkınmasını ve Türk halkının istihdam düzeyinin ve yaşam koşullarının yükseltilmesini sağlama gereğini göz önünde bulundurarak, taraflar arasındaki ticari ve ekonomik ilişkileri aralıksız ve dengeli olarak güçlendirmeyi özendirmektir."

•İmzalanan Ankara Anlaşması, Türkiye'nin AET'e entegrasyonu için hazırlık dönemi, geçiş dönemi ve nihai dönem olmak üzere üç devre öngörmüştür.

•İlk evre taraflar arasındaki ekonomik farklılıkları azaltmaya yönelik 'Hazırlık Dönemi'dir.

•13 Kasım 1970 tarihinde imzalanan ve 1973 yılında yürürlüğe giren Katma Protokol ile birlikte, Ankara Anlaşması'nda öngörülen hazırlık dönemi sona ermiş ve ikinci evre olan "Geçiş Dönemi"ne ilişkin koşullar belirlenmiştir.

•Bu dönemden sonra Türkiye-AB ilişkileri, 1970'li yılların başından 1980'lerin ikinci yarısına kadar, siyasi ve ekonomik nedenlerden dolayı istikrarsız bir seyir izlemiştir. 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından ilişkiler resmen askıya alınmıştır.

Avrupa Birliği'ne üye olmak için yıllarca bekleyen Türkiye yine olumlu yanıt alamadı.

İsveç'le tekrar gündeme geldi! Türkiye'nin Avrupa Birliği yolculuğu - Resim : 3

•Bu olaydan 7 yıl sonra Türkiye, 14 Nisan 1987 tarihinde, Ankara Anlaşması'nda öngörülen dönemlerin tamamlanmasını beklemeden, üyelik başvurusunda bulunmuştur.

•Komisyon bu başvuru ile ilgili görüşünü 18 Aralık 1989'da açıkladı ve yeni bir üyenin kabul edilemeyeceğini söyledi.

Türkiye, bir kere daha hayal kırıklığına uğradı.

•Bunun sonrasında ise 5 Mart 1995 tarihinde yapılan Ortaklık Konseyi toplantısında alınan karar uyarınca Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği 1 Ocak 1996 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

•Böylece, Türkiye-AB Ortaklık İlişkisinin "Son Dönemi"ne geçilmiştir.

*Gümrük Birliği, Türkiye'nin AB üyeliğine yönelik ortaklık ilişkisinin en önemli aşamalarından biridir ve Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerine ayrı bir boyut kazandırmıştır.

TÜRKİYE ARTIK RESMEN ADAY BİR ÜLKE

•10-11 Aralık 1999 tarihlerinde Helsinki'de yapılan AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi, Türkiye- AB ilişkilerinin dönüm noktası olmuştur.

•Helsinki Zirvesi'nde Türkiye'nin adaylığı resmen onaylandı.

•Zirve'de diğer aday ülkelere de hazırlanan Katılım Ortaklığı Belgesi Türkiye için de hazırlandı.

•Belge, 8 Mart 2001 tarihinde AB Konseyi tarafından onaylandı.

•Bunun ardından 17 Aralık 2004 tarihinde bir gelişme daha yaşandı: Brüksel Zirvesi'nde Türkiye'nin siyasi kriterleri yeterli ölçüde karşıladığı belirtildi. 3 Ekim 2005 tarihinde ise müzakerelere başlanması kararı alınmıştır.

•17 Mayıs 2012 tarihinde ise Türkiye ve Avrupa Komisyonu arasında Pozitif Gündem başlatılmıştır.

İsveç'le tekrar gündeme geldi! Türkiye'nin Avrupa Birliği yolculuğu - Resim : 5

•Pozitif Gündem, 2014 yılında Avrupa Komisyonu Genişleme ve Komşuluk Politikasından Sorumlu Üyesi Štefan Füle’nin yerine Johannes Hahn’ın göreve gelmesiyle sona ermiştir.

•15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe girişimi sonrasında AB’nin Türkiye’ye karşı sergilediği dayanışma eksikliği ilişkileri olumsuz etkilemiş, bu durum dolaylı olarak müzakere sürecine de yansımıştır.

• Tüm bu gelişmelerin ardından 2019 yılının ilk yarısı, Türkiye-AB ilişkilerinde olumlu bir gündemle başlamıştır.

•Son olarak, Rusya-Ukrayna savaşı, ülkemizin üyeliğinin AB’nin geleceği açısından önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Türkiye’nin oynadığı arabuluculuk rolü, tahıl mutabakatı ve esir takası anlaşması gibi kritik konularda müspet ve somut sonuçlar alınmasını sağlayan müdahaleleri hem uluslararası toplumun takdirini kazanmış hem bölgesel ve küresel boyutlarda kritik rolünü teyit etmiştir.

İsveç'le tekrar gündeme geldi! Türkiye'nin Avrupa Birliği yolculuğu - Resim : 7

PEKİ TÜRKİYE AB ÜYESİ OLURSA NE OLUR?

1. Her T.C. vatandaşı aynı zamanda AB vatandaşı olacak

AB üyeliği ile birlikte, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları aynı zamanda AB vatandaşı olacak ve Birlik üyelerinin yararlandığı tüm haklardan faydalanacaklar. Pasaport olmadan da, nüfus cüzdanı ya da geçerli bir kimlik kartı ile diğer üye ülkelere seyahat edebilecekler. Bu ülkelerde öğrenim görebilecek ve çalışabilecekler. Türkiye'nin diplomatik temsilciliğinin olmadığı 3. ülkelerde, eğer herhangi bir AB üyesi ülkenin diplomatik temsilciliği varsa, o ülkenin vatandaşı ile eşit koşullarda diplomatik korumadan ve tüm siyasi haklardan yararlanacaklar.

İsveç'le tekrar gündeme geldi! Türkiye'nin Avrupa Birliği yolculuğu - Resim : 8

2. Türkler, AB üyesi ülkelerde seçme ve seçilme hakkına sahip olacak

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, üyelikle birlikte AB vatandaşlığını da kazanacaklarından, bunun getirdiği tüm demokratik haklardan da yararlanabilecekler. İkamet ettikleri AB ülkelerinde o ülkelerin vatandaşları ile eşit koşullarda yerel seçimlerde ve Avrupa Parlamentosu seçimlerinde oy kullanabilecek ve aday olabilecekler.

3. Türkçe AB'nin resmi dillerinden biri olacak

Tüm AB üyesi ülkelerin dilleri, Avrupa Birliği'nin resmi dili olarak kabul edildiğinden, üyelikle birlikte Türkçe de resmi AB dillerinden biri olacak. AB'nin resmi evrakları ve internet sitesi Türkçe'ye de çevrilecek. AB kurumları ile yazışmalar, başvurular, şikayetler Türkçe yapılabilecek, yanıtlar Türkçe alınabilecek. AB mevzuatındaki gelişmeler Türkçe de yayınlanacak. Yabancı dil bilmemek, AB ile iletişim kurmakta, AB belgelerini izlemekte sorun olmaktan çıkacak.

İsveç'le tekrar gündeme geldi! Türkiye'nin Avrupa Birliği yolculuğu - Resim : 10

4. Kişisel verilerin gizliliği koruma altında

AB mevzuatı, kişisel verilerin toplanması ve kullanımına ciddi sınırlamalar getiriyor. Kişilere özel bilgiler, ancak açıkça belirtilen meşru amaçlarla toplanabiliyor ve ilgili kişilerin onay vermesi halinde kullanılabiliyor. Irk, etnik köken, siyasi görüş, dini veya felsefi inanç, sendika üyeliği, sağlık ve cinsel yaşama ilişkin kişisel bilgileri içeren verilerin toplanması ise yasak. Herhangi bir veri toplama işleminde, verileri toplayan kişinin, kendisi, işlemin amacı ve verilerin nereye iletileceği hakkında bilgi vermesi gerekiyor. Kişisel gizlilik ile ilgili hakları ihlal edilen herkes, hukuki yollara başvurma hakkına sahip.

 AB mevzuatına göre, üye ülkeler söz konusu verilerin korunmasından sorumlu bağımsız ulusal birimler kurmakla yükümlü. Üye devletlerden üçüncü ülkelere kişisel veri transferi ise, ancak söz konusu ülkelerde, verilerin en az AB'deki kadar sıkı kurallarla korunuyor olması halinde mümkün. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin kurallar, ulusal güvenlik, savunma, kamu güvenliği ve cezai kovuşturmanın söz konusu olduğu durumlarda esnetilebiliyor.

5. Vatandaşlar AB kurumlarını ve üye devletleri şikayet edebiliyor

Avrupa Birliği vatandaşı olan veya üye ülkelerde ikamet eden herkes, Avrupa Parlamentosu'na Avrupa Birliği'nin faaliyet alanlarıyla ilgili ve kendisini doğrudan etkileyen konularda dilekçe verme hakkına sahip. Ayrıca, AB kurallarını ihlal eden üye devletleri de, Avrupa Komisyonu'na şikayet edebilir. Komisyon'a gönderilen basit bir şikayet mektubu, ilgili üye devlet hakkında Komisyon tarafından soruşturma başlatılması için yeterli.

Şikayetin haklı bulunması halinde, önce üye devlete hatasını düzeltmek için belirli bir süre tanınıyor. Sürenin bitiminde ihlal hala devam ediyorsa, konu Avrupa Birliği Adalet Divanı'na taşınıyor. Divan kararının ardından da hata düzeltilmemişse, ilgili devlet para cezasına çarptırılabiliyor. Şikayetler genellikle çevre, sosyal haklar, serbest dolaşım, ayrımcılık gibi konuları kapsıyor.

Aynı şekilde, AB vatandaşları ve üye devletlerde yaşayan herkes, AB kurumlarının görevlerini yapmamaları, eksik veya yanlış yapmaları ya da AB kurallarını ihlal etmeleri halinde, Avrupa Ombudsmanı'na (kamu denetçisi) başvurabiliyor. Avrupa Parlamentosu tarafından seçilen ve bir denetleme ve şikayet mercii olan Ombudsman, tümüyle bağımsız ve tarafsız bir kurum olarak görev yapıyor. Bireyler, şikayetlerini doğrudan Ombudsman'a yazmak veya internetteki şikayet formunu doldurmak suretiyle yapabiliyor.

Başvuruların büyük bir bölümünde ilgili kurum, Ombudsman tarafından konu hakkında bilgilendirildikten sonra sorunu çözüme kavuşturuyor. Şikayetin haklı bulunması ve buna rağmen ilgili kurumun sorunu gidermemesi halinde Ombudsman, çeşitli çözüm yollarına başvuruyor. AB üyelik sürecinde Türkiye'nin de benzer bir yapı oluşturması gerekiyor.

İsveç'le tekrar gündeme geldi! Türkiye'nin Avrupa Birliği yolculuğu - Resim : 13

6. İşçilere AB ülkelerinde serbest dolaşım hakkı

İşçilerin serbest dolaşımı, AB'nin dört temel serbestisinden birini oluşturuyor. Tek Pazar'ın gelişimine paralel olarak gittikçe önem kazanan bu hak, 1993 yılında AB vatandaşlığının bir getirisi olarak benimsendi. Tüm üye devlet vatandaşları aynı zamanda AB vatandaşı olduklarından, herhangi bir AB ülkesinde uyrukları nedeniyle ayrımcılık görmeden açık işlere başvurma ve çalışma hakkına sahipler. Bunun tek istisnası kamu düzeni, kamu güvenliği ve kamu sağlığı nedeniyle getirilebilecek sınırlamalar. Türkiye vatandaşları da, üyelikle birlikte, hukuken bu hakka sahip olacak.

Ancak AB'nin son genişlemesinde, yeni üyelerin işçilerinin serbest dolaşımına 5-7 yıl arasında sınırlamalar getirildi. Benzer bir sınırlama, büyük olasılıkla Türkiye için de uygulanacak. Ancak bu sınırlama, karşılıklı olacak. Yani Türkiye için getirilen kısıtlama süresi bitene kadar, diğer AB ülkelerinin işçileri de Türkiye'de çalışamayacak. Sürenin tamamlanmasıyla dolaşım serbestisi çift taraflı olarak sağlanacak.

7. İş adamları AB'de iş kurup hizmet sunabilecek

Hizmet sunumu hakkı da, işçilerin serbest dolaşımı gibi, AB'nin dört temel serbestisinden biri. Hizmetler; malların, sermayenin ve kişilerin serbest dolaşımı ile ilgili düzenlemelerin dışında kalan ve bir ücret karşılığı yapılan tüm faaliyetleri kapsıyor. Özellikle, sınai ve ticari faaliyetler ile el sanatları ve serbest meslek faaliyetleri bu tanıma giriyor.

İş kurma hakkı ile hizmet sunumu serbestisi birbiriyle yakından ilişkili. İş kurma hakkı, bir ekonomik faaliyetin diğer bir üye ülkede devamlı olarak ve yerleşmek suretiyle, yani ticari bir varlık aracılığıyla yapılması halinde söz konusu oluyor. Hizmet sunumu serbestisi ise bir başka üye ülkede yerleşik olmadan geçici olarak hizmet sunulmasına ilişkin. Tüm üye devlet vatandaşları gibi, Türkiye vatandaşları da üyelikle birlikte bu haklara sahip olacak.

Kaynak: haberet.com

NATO Recep Tayyip Erdoğan
Muharrem İnce adına düzenlenmiş sahte dekont soruşturması tamamlandı AK Parti Sözcüsü Çelik: Kılıçdaroğlu'nun siyasi hayatı başarısızlıklarla doludur İmamoğlu'ndan Kaftancıoğlu'na: Eğer erkek olsaydı... Kokoreç mi Avrupa Birliği mi?