Mealler yasaklanacak mı? Diyanetten açıklama geldi
Diyanet İşleri Başkanlığı, 2018’de verilen ve 2025’te kanunlaştırılan yetki doğrultusunda sadece “İslam’ın temel niteliklerine aykırı” bulunan mealleri toplatma hakkı bulunduğunu belirtti. Açıklamada, yapılan incelemelerin bilimsel esaslara dayandığı ve herhangi bir yorum ya da görüş dayatmasının söz konusu olmadığı vurgulandı. 2020–2024 yılları arasında incelenen 57 mealden yalnızca 17’si için toplatma kararı alındığı bildirildi.

Diyanet İşleri Başkanlığı, Kur’an-ı Kerim meallerinin incelenmesine ilişkin kamuoyunda yer alan iddialar ve eleştiriler üzerine yazılı bir açıklama yaptı.
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu'ndan yapılan açıklama şu şekilde:
"Son günlerde, Diyanet İşleri Başkanlığı’na Kur’ân-ı Kerim meallerini “İslam’ın temel niteliklerine aykırılık bulunup bulunmadığı” açısından inceleme ve gerektiğinde toplattırılması için adli mercilere başvuru yetkisi veren yasal düzenleme hakkında kamuoyunda çeşitli yanlış yorumlar, yanıltıcı haberler ve karalayıcı sosyal medya paylaşımları yapıldığı görülmektedir.
Öteden beri Başkanlığımıza Kur’ân mealleri ile ilgili şikâyetler ulaşmaktadır. Özellikle müftülüklerimiz, CİMER ve web üzerinden Başkanlığımıza vatandaşlarımız tarafından çok sayıda meal şikayeti ve sorusu yöneltilmektedir. Oluşan ihtiyaç üzerine 2/7/2018 tarihli KHK/703/141. madde ile Din İşleri Yüksek Kurulu’na, Kur’ân-ı Kerim meallerini inceleme ve İslâm’ın temel niteliklerine aykırı olduğu tespit edilenlerin hukûkî süreçler çerçevesinde toplatılması için ilgili mercilere başvurma görevi verilmiştir. 28 Mayıs 2025 tarihinde aynı yetki kanunlaştırılmıştır.
Öncelikle ilgili yasal düzenleme, bütün Müslümanların ortak kutsal değeri olan Kur’ân-ı Kerim’i, orijinal dilinde okuyup anlayamayanlara, manalarının tahrif edilmeden aktarılmasını sağlamak için hayata geçirilmiştir.
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu’na verilen bu inceleme yetkisi, İslâm ümmetinin başlangıçtan günümüze üzerinde ittifak ettiği dinin temel esasları ile ilgili olup te’vil, tefsir ve yorum konusunda herhangi bir müdahaleyi kapsamamaktadır. Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı’nın herhangi bir yorumu ya da görüşü dayatması gibi bir amacı da kesinlikle bulunmamaktadır.
Unutulmamalıdır ki insanlar tarafından yazılmış olan eserlerin çevirisinde, çevirilen metin mütercimin değil, müellifin eseridir. Sıradan bir eserde dahi, müellifin izni ve onayı olmadan yapılan tahrifat ilmî, ahlâkî ve hukukî sorumluluk doğurmaktadır. Kur’ân-ı Kerim gibi Müslümanların inançlarının esasını oluşturan ilâhî vahyin anlamının tahrif edilerek orijinal dilini anlamayan insanlara sunulması ise hangi açıdan bakılırsa bakılsın kabul edilebilir değildir.
Başkanlığımıza verilen yetki çerçevesinde inceleme süreçleri, uzman heyetlerce ilmî esaslara ve objektif kriterlere dayalı olarak yürütülmekte, yalnızca tahrif niteliğinde içerikler tespit edildiğinde işlem yapılmaktadır. Ayrıca tüm işlemler, yasal çerçevede ve hukukî denetime tabi şekilde yürütülmekte yargı yollarına açık bir süreç işletilmektedir.
Bu yetki çerçevesinde Kurulda, Kur’ân-ı Kerim Meallerini İnceleme Komisyonu kurulmuş; bu komisyon, yaptığı çalıştaylar neticesinde meallerin hangi kriterlere göre inceleneceğini belirlemiştir. Söz konusu kriterler; “mealin toplatılmasını gerektiren hususlar” ile “mealin toplatılmasını gerektirmediği halde düzeltilmesi sadece tavsiye edilen hususlar” şeklinde iki ana kategoriye ayrılmıştır.
Bu çerçevede “İslâm’ın temel niteliklerine aykırılık” oluşturan hususlar ile ilgili esaslar şu şekildedir:
a) Kur’ân’ın bir kısmının veya tamamının Allah kelamı olmadığını açıkça belirten veya ima eden ifadelerin bulunması.
b) Kur’an’da eksiklik veya fazlalık olduğunu açıkça belirten veya ima eden ifadelerin bulunması.
c) Mealin isminde veya muhtevasında, Kur’ân’ın aslı gibi kutsal bir metin olduğuna ilişkin bir iddiasının olması.
d) Kur’an tertibinin hatalı olduğunu savunması veya mealde fiilen böyle bir uygulamaya yer vermesi.
e) Mealde bir kişiye, gruba veya topluluğa kutsiyet atfeden veya aşağılayan, ayrıştıran, dışlayan, tekfir eden ideolojik görüşlerin bulunması.
f) Meale kutsiyet atfetmek adına ilgili mealin rüya, ilham veya vahiy yoluyla yazdırıldığına dair bir iddiaya yer verilmesi.
g) Mealde iman, tevhit, nübüvvet, ahiret, ibadetler, helaller-haramlar ve ahkâma dair Kur’an ve Sünnette sübûtu ve delâleti katî olan hükümlerin tağyir edilmesi.
h) Kur’ân’ın nüzul sonrası herhangi bir dönemde geçersiz ya da işlevsiz olduğunu iddia eden görüş ve ifadelere yer verilmesi.
i) Ayetlerin anlamlarını tahrif edici nitelikte çeviri ve görüşlere yer vermesi.
Komisyon 2020–2024 arasında 57 meal incelemiş, bunların 17’sinde toplatma gerekçesi bulmuş; diğerlerinde yalnızca düzeltme tavsiyeleri yapmıştır.
Toplatma gerekçesi olarak kurulumuz tarafından tespit edilen ve ilgili raporlarda yer alan bazı örnekler şunlardır:
1. “Bu kitap, Hz. Muhammed’e gökten indirilmiş değildir… Hz. Muhammed, kâinat kitabının enfüsi âleminden okuduklarını bize aktarmıştır… Mushâf-ı şerif dediğimiz kitap, Allah’ın ulvî kelimelerinin Hz. Muhammed’in gönlünden bize aktarılmasıdır… Tüm kâinat bize Kur’an, yani okunan şey olarak sunulmuştur… İndirilmiş ya da uydurulmuş değildir, tüm varlıktan satır satır yazılı levhalar halinde sunulmuştur…”
2. “Kur’an 19 kodu üzerine kurulu bir matematiksel yapı ile örülmüştür. Bu matematiksel sistem Tevbe Sûresi’nin 127. ayeti ile sonlanmaktadır. Dolayısıyla, Tevbe Sûresi’nin 128 ve 129. ayetlerinin Kur’an’a sonradan eklendiği iddia edilmektedir. Kur’an’dan kabul edildiği takdirde matematiksel sistemi bozduğu gerekçesiyle bu iki ayet Kur’an’dan çıkarılmıştır.”
3. “Mevcut Mushaf’ta, ne yazık ki kronoloji dikkate alınmamış, tertile; düzgün, birbirine karıştırılmadan dizime riâyet edilmemiş, birçok necmin (paragrafın veya pasajın) cümleleri yerli yerinde tertip edilmemiş ve kâtiplerin yazım hataları düzeltilmemiştir. Biz bunların yüzlercesini sergilemiş bulunuyoruz... “ (Âyeti kerîmeler mushafta bulundukları yerlerde değil, farklı sûrelere nakledilerek ve karıştırılarak verilmiştir.)
4. “Biz, şimdiye kadar kimsenin samimiyetle ve dürüstçe söylemediği ya da söyleyemediği bir şeyi; Kur’ân’daki paragraf, bölüm ve cümlelerin karıştırıldığını; Kur’ân’ın anlaşılmaz ve yanlış anlaşılır bir yapıya sokulduğunu, mevcut Mushaf'ı analiz ederek, iman borcu olarak ortaya koyuyoruz.”
5. “İnsanlar arasından, henüz Dünya yaşamı sırasında iken arif-ermiş veya insan-ı kâmil düzeyine varanlar, dinî gerçeklerin bilgileri ile din gününe kavuşmuş olacakları için de artık dine, dolayısıyla da din denilen bu kurallara ihtiyaç kalmayacaktır...”
6. “Rûm Sûresi, 17.-18. ve el-Ahzâb, 41.-42. ayetlerini bağlamından koparıp icat etmiş oldukları beş vakit namaza gerekçe yapanlar, Kur’ân’ın emretmediğini Müslümanlara şart koşmakla çok yanlış bir iş yapmışlardır. …”
7. “İsrâ Sûresi, 17/78: اَقِمِ الصَّلٰوةَ لِدُلُوكِ الشَّمْسِ اِلٰى غَسَقِ الَّيْلِ وَقُرْاٰنَ الْفَجْرِؕ اِنَّ قُرْاٰنَ الْفَجْرِ كَانَ مَشْهُودا.ً: “Güneşin batmasından/ kaybolmasından gecenin kararmasına kadar salâtı ikame et (mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olmayı; toplumu aydınlatmayı kurumlaştır ve ayakta tut) ve sabah öğrenip-öğretilmesini sağla. Çünkü sabah öğrenip-öğretilmesi görülecek şeydir.”
8. “Mâide Sûresi, 5/6: : يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا قُمْتُمْ إِلَى الصَّلَاةِ فَاغْسِلُوا وُجُوهَكُمْ وَأَيْدِيَكُمْ إِلَى الْمَرَافِقِ وَامْسَحُوا بِرُءُوسِكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ إِلَى الْكَعْبَيْنِ... “Ey İman edenler! Destekleşme/dayanışma toplantısına geleceğiniz zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi yıkayın; başlarınızı meshedin, topuklara kadar ayaklarınızı da…”
9. Bakara Sûresi, 2/197: اَلْحَجُّ اَشْهُرٌ مَعْلُومَاتٌۚ فَمَنْ فَرَضَ فٖيهِنَّ الْحَجَّ فَلَا رَفَثَ وَلَا فُسُوقَ وَلَا جِدَالَ فِي الْحَجِّؕ...: “Bilimsel tartışma konferansı, bilinen aylarda uygulanmalı. Kim o aylarda konferansa karar vermişse bilsin ki, konferansta cinsel ilişki, kötülük yapmak, çekişmek yoktur.”
10. Bakara Sûresi, 2/185: شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِي أُنْزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ... “Ramazan ayı, doğru ile yanlışı ayırt eden, insanlara yol gösteren ve apaçık bir öğreti kitabı olan Kur’ân’ın indirildiği aydır. Öyleyse o ayda dolunayı görenler, ibadet amacıyla gün ağarmasından gün batımına değin yemeden, içmeden ve cinsel ilişkiden uzak dursun.”
11. “Fâtiha Sûresi, 1/7: ....صِرَاطَ الَّذِينَ أَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ... : “O (Sıratı Mustakîm) ki; (başlarının) üzerlerine (Devrin İmamı’nın ruhunu) nimet olarak verdiklerinin yoludur.”
12. Fâtiha Sûresi, 1-4: بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ (1) الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ (2) الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ (3) مَالِكِ يَوْمِ الدِّينِ(4)
1) Allah; tüm işaretleri ile her yerdedir, varlığı özünden var edendir, varlığı nuruyla sarandır. 2) Allah; tüm varlığı vücudlandırandır, tüm niteliklerin sahibidir. 3) Tüm varlığı özünden var edendir, varlığı nuruyla sarandır. 4) Yaratma yasalarıyla her an varlığa sahip olandır.
13. “Neml Sûresi, 27/87-88: وَتَرَى الْجِبَالَ تَحْسَبُهَا جَامِدَةً وَهِيَ تَمُرُّ مَرَّ السَّحَابِۜ...: “Sen dağları (bedenindeki organları) görür de onları sabit sanırsın. Hâlbuki onlar bulutların (fikirlerin) geçip gittiği gibi geçip gider (çeşitli anlayışlara dönüştüğü) hâlde.”
Diyanet İşleri Başkanlığına verilen söz konusu yetki; hiçbir surette farklı dinî görüşlerin veya mezhep yorumlarının bastırılması, kişisel fikirlerin veya mezhep anlayışlarının dayatılması amacı taşımamaktadır.
Bazı medya mecralarında ve sosyal platformlarda dile getirilen “Diyanet kendi görüşlerini dayatacak”, “fikir özgürlüğü kısıtlanacak” ve “mealler sansürlenecek” şeklindeki iddialar tamamen iftira olup gerçeği yansıtmamaktadır. Başkanlığımız, farklı görüşlere karşı tarafsızlığını koruyan ve toplumun tüm kesimlerine eşit mesafede duran anayasal bir kurumdur.
Bilinmelidir ki Başkanlığımız, yürüttüğü bütün hizmetlerinde, emredici değil düzenleyici bir tutumla ve toplumun birlik ve beraberliğini sağlayacak bir anlayışla hareket etmektedir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur."