Haklı davanın suçluları

İlknur Yılmaz yazdı...

İlknur Yılmaz

İlknur Yılmaz

Hafta sonu Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da Christmas Market’i gezmiş, şehrin kart postalları süsleyen masalsı kanalı Nyhavn’ın bulunduğu caddeye geçmek için yaya geçidinde bekliyordum... 

Bir ‘korna sesi’ duyunca kafamı mecburen sağa doğru çevirmek zorunda kaldım. Malum Avrupa’da korna sesi alışık olunan bir şey değildir... Hele Kuzey Avrupa’daysanız ‘şehrin tarihindeki ilk korna sesi miydi bu acaba’ diye bile düşünürsünüz... 

Bu nedenle benimle birlikte herkes kafasını aynı tarafa çevirdi... 

Susmayan bu korno sesi, hızıyla da dikkat çeken 'son model BMW marka bir araçtan' geliyor...

Aracın dört camından da kocaman 'Filistin bayrağı' çıkarılmış...  

Trafikte bu şekilde ilerleyen aracın içindeki eli bayraklı 4 kişinin de suratı ‘siyah beyaz ekose bir şalla’ kapalı... (Neredeyse gözler bile gözükmüyor) 

Herkes şoklar içinde izliyor... 

Gazetecilik refleksimle telefonumu çıkarıp kayda almak istedim ancak yan tarafımdan bir ses beni uyardı: Yapma, ateş edebilirler! 

O an bu uyarıya hak vermemek imkansızdı... 

Evet, gördüğümüz manzara insanlara bu ihtimali düşündürebilecek bir manzaraydı. 

Kuzey Avrupa’nın ortasında protestodan daha çok ‘cihatçı’ bir izlenim... 

Şehrin başka bir noktasında aynı araçla tekrar karşılaştım. 

İnsan hayret ediyor... 

Sanki ‘sesini duyurmak istediğimiz insanlara ne kadar zarar verebiliriz', ‘Netahyahu’yu ne kadar güçlendirebiliriz’ diye oturup düşünülmüş, üzerine çalışılmış...  

Amerikalı siyasetçi ve aktivist Cynthia McKinney şöyle demişti: 

“Birbirimize karşı değil, birbirimize doğru döndüğümüzde, çeşitliliğimizin değerini anladığımızda daha güçlü oluruz… Ve birlikte adaletsizliğin kalın duvarlarını yıkabiliriz.”

Peki soruyorum: 

Hem coğrafya hem kültür olarak Orta Doğu’dan çok uzaklarda olan eski İskandinavya halkını böyle mi ikna edecek, desteklerini böyle mi kazanacaksınız gerçekten? 

Anti-İslamizm, İslamfobi bu kadar artmışken, protesto şekliniz bu mu olmalı? 

Adaletsizliğin kalın duvarlarını ‘cihatçı gibi gözükerek mi' yıkacaksınız? 

Ya da gerçekten öyle olarak...

Düşünün: 

Cermen kökenli teolog ve filozof Martin Luther, 16’ıncı yüzyılın başında ‘Son derece hızlı koşan ve durmadan bağıran bir atın üstünde’ suratını ‘siyah beyaz ekose bir şalla kapayıp’ sokaklarda ‘elinde Vatikan’ı protesto eden bir bayrakla’ dolaşmış olsaydı eğer, o zamanlar arkasına aldığı Kuzey Avrupa’yı, Papa’ya karşı reforma ikna edebilir miydi? 

Reformist olabilir miydi? 

Elbette hayır... 

Çünkü reform böyle yapılmazdı... 

Böyle bir davranış ancak insanları ürkütür, antipati toplar, Papa’yı daha çok güçlendirirdi. 

Luther, bunu bilecek kadar akıllıydı... 

Eğer Luther sesini böyle duyurmaya çalışmış olsaydı; ‘Avrupa’nın değişim ve dönüşümü’ hiç başlamamış, bir hayal olarak kalmıştı... 

Tıpkı BMW marka araçtaki 4 kişinin istediği dönüşü hayalinde alacağı gibi...

Kaynak: haberet.com